KARA ÖLÜM

Kara ölüm olarak da nitelendirilen veba, insanlık tarihinin en ölümcül salgın hastalığı olarak bilinmektedir. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarında tahmini 75-200 milyon insanın ölümüyle sonuçlandığı düşünülmektedir. Hastalık; “yersinia petris” adlı bir bakteri ile enfekte olan pirelerin kanında ortaya çıkıp, bu pirelerin kara sıçanlar yoluyla taşınması sonucu yayıldığı sanılmaktadır. İnsanların kasıklarında, koltuk altlarında çıkan şişkin ve kötü kokulu iltihaplı yaralar olarak görünüyordu. Bir şehri birkaç gün içerisinde kırıp geçirebildiği gibi bir aileyi de saatler içerisinde öldürebilmekteydi. Salgının nerede başladığı ve ne yolla dünyaya yayıldığı hala gizemini korumakla beraber bazı tahminler de bulunmakta. Moğol İmparatorluğu aracılığıyla kıtanın doğu tarafından taşındığı daha sonra Kefe, Sicilya ve Avrupa’nın güneyinden başlayarak bütün kıtayı etkisi altına aldığı düşünülmektedir. Hastalığın neticesinde ekonomik, sosyal, toplumsal birçok değişim olmuştur.

Vebaya Yakalandığınızda

İlk olarak kişide hafif, grip benzeri semptomlar gözlemlenirdi. Daha sonrasında ise hafif semptomları yüksek ateş takip ediyordu. Birkaç gün sonrasında ise güller olarak tanımlanan küçük, yuvarlak şekilli döküntüler lenf bezlerini sarıyordu. Bunlara o dönemde “Tanrı’nın İzleri” denmekteydi. Sonrasında bubolar olarak adlandırılan lenflerdeki şişkinlikler ortaya çıkardı. Şişen ve bazen portakal büyüklüğüne bile ulaşan lenf bezleri kara bir renk alıyordu. Kan kaybı, ishal ve kusma ortaya çıkar ve büyüyen bubolar daha da kötüleşirdi. Büyüyen bubolar zaman zaman patlardı. Hastalığın pençesine düşen kişi kimi zaman daha uzun sürede kimi zamansa birkaç gün içerisinde septik şoka girer ve zatürreye yakalanırdı. Vebanın ataklarını kaldıramayan bedenin merkezi sinir sistemi çökmeye başlardı ve solunum yetmezliği görülürdü. Genellikle iki ila dört gün sürmekte olan hastalık yakalanan kişinin ölümüyle sonuçlanırdı.

O Dönemin Vebayla Baş Etme Yöntemleri

Hastalığın araştırılması için o dönemde birçok insan seferber olmuştur. Tanrı’nın gazabı olduğu ve günahları neticesinde onlara gönderildiği düşünülmüştür. Krallar tarafından hastalığın araştırılması için insanlar görevlendirilmiştir. Vebaya kötü havanın yol açtığını öne sürmüşlerdir. Kötü havanın yanardağların püskürtülerinden ve depremlerin gazap dolu gücünden kaynaklandığı inancı hakimdi. İnsanlar hastalığın sorumlusu olarak düşündükleri için duş almayı bıraktılar. Çünkü duş insan vücudundaki gözenekleri açarak kötü havanın onlara nüfuz etmesini kolaylaştırdığını düşündüler. Evlerine kötü havanın gelmesini engellemek için hava alan yerleri kapatmaya başladılar. Kötü havadan korunmak için güzel kokular barındıran şeyler bulundurmaya başladılar. Fakat uygulanan tüm bu baş etme yöntemleri onları kara ölümden koruyamadı.

Veba Doktoru

Genellikle siyah uzun elbiseler ve siyah bir şapka giyen, uzun, gaga benzeri bir maske ve elinde bir baston ile tasvir edilirlerdi. Yukarıdaki görselde temsili bir veba doktoru görülmektedir. Güzel kokulu şeyler ile doldurdukları gaga benzeri maskeleri sayesinde hastalıktan korunduklarını düşünürlerdi. Bu doktorlar genellikle tıp eğitimi almamış kimselerdi. Para kazanmak amacıyla bu işi yaparlardı. Görevleri hastalığı tedavi etmekten çok ölen kişilerin kaydını tutmaktı. Kan çıkarma, kurbağa ve sülükleri tedavi etmede kullandıkları bilinmektedir. İyileşme görülen hasta sayısı oldukça azdır.

Vebanın Sonu

Tarihçiler vebanın sonunu tam olarak neyin getirdiği konusunda mutabakata varamamışlardır. Karantina, görece daha iyi hijyen koşulları, nüfustaki kitlesel azalma ve hastalığın yayılımına sebep olan ticaret yollarına duyulan korkunun neticesinde seyahatlerin azalması gibi faktörlerin etkisi olduğu düşünülür. Vebanın Avrupa nüfusunun yüzde 40 ila 50’sinin ölümüne neden olduğu tahmin ediliyor. O dönemin nüfusuna bakıldığında ise yaklaşık 20 milyon insan demektir bu. Avrupa’nın aldığı yaraları sarması 150 yılını aldı ve hayatta kalan kişiler ise kıyamete tanıklık ettikleri düşüncesine sahiptiler.