BOTİCELLİ’DEN PRİMAVERA

BOTİCELLİ’DEN PRİMAVERA

Primavera, bana taze bir nefesi andırır. Yağmurdan sonra toprak kokusunu getirir burnuma. Bir demet rengarenk çiçeğin verdiği canlılık hissini verir. Tüm bunların yanında, feminen bir enerjiyi doldurur zihnime. Primavera, baharın, doğanın en bereketli ve en güzel dönemi olduğunu kanıtlar niteliktedir. Zaten primavera, İtalyancada bahar anlamına gelir.  Ne de olsa doğanın en güzel giysisi bahardır ve bizler ona baharda bir kez daha âşık oluruz. Tüm bunların yanında; Primavera’da aşkın, bereketin, feminenliğin ve kadın figürlerinin bir arada olması, bizlere evliliği ve doğurganlığı da çağrıştırır.

Boticelli’nin en önemli eserlerinden biri olma özelliğini hala koruyan Primavera, şu anda Floransa’daki, Uffizi galerisinde ziyaretçilerini karşılıyor.

SANDRO BOTİCELLİ

Sandro Boticelli Floransa’nın önemli ailelerinden olan Medici’ler için çalışan bir ressamdır. Belki de bu ressamların en tanınmışlarındandır. Tarzındaki en önemli ayrıntılardan ilki çizgiye odaklanmasıdır. Bununla birlikte figürlerine hafifçe gölgeme de yaptığını da görürüz. Çoğu uzman, Boticelli’nin çizgi ve renk seçimi ile ilgili çok yetenekli olduğu konusunda hemfikirdi.

Adı ‘’Bahar’’ anlamına gelen tablonun tam olarak hangi olayı anlattığı bilinmiyor. Fakat Muhteşem Lorenzo’nun kuzeni, Lorenzo di Pierfrancesco’nun 1482’ de ki evliliğini konu aldığı düşünülmektedir.

PRİMAVERA VE BOTİCELLİ TARZI

Tablo bizi direkt bir portakal bahçesine götürür. Burada, ilk dikkatimizi çekmesi gereken şey, perspektifin çok az olmasıdır. Çünkü 15. yy erken Rönesans ustaları arasında oldukça yaygın bir üsluptur. Her ne kadar sağ ve soldaki ağaçlarda perspektifi görebilsek de, sıkça kullanılan tek noktalı doğrusal perspektifi göremeyiz. Daha sonra  dikkatimizi çeken detaysa, figürlerin ince ve uzun uzuvları ve zarif görünüşleridir.

PRİMAVERA’DA KİMLER VAR?

Resmin tam yorumunu bilmiyor olsak da, figürlerin kimler olduğuna dair tahminlerimiz var. Merkezde Roma tanrıçası, Venüs’ü görüyoruz. Venüs’ün varlığı, o dönemde Floransa’da popüler olan, hümanizmin klasik dünyaya yansımasını ifade ediyor. Bunun yanında, Venüs’ün aşkı, doğurganlığı ve güzelliği simgelediğini de biliyoruz. Başı eğik ve sağı işaret ediyor, ideal kadını simgeleyen bir duruş. Hemen üzerinde, gözleri bağlı bir şekilde aşk tanrısı yani Venüs’ün oğlu, Cupid dikkatimizi çekiyor. Ayrıca Venüs’ün arkasında, onu çerçeveleyen ağaç dallarından bir kemer görüyoruz. Bu görüntü, Venüs ayrıcalıklı bir konumdaymış izlenimi veriyor bizlere.

En solda, kanatlı sandaletlerinden de tanıyabileceğimiz, Mayıs ayının tanrısı Merkür var. Aynı zamanda kış bulutlarını uzaklaştıran asasını da beraberinde görebiliriz.

Merkür’ün sağında ise Üç Güzeller adlı önemli bir grubu görüyoruz. Dans ediyorlarmış gibi görünen bu kadınlar, Yunan mitolojisine göre cazibe, güzellik ve zarafeti simgelemektedir. Üç Güzeller’in ilk tasvirleri, erken dönemden. Sonrasında Boticelli tarafından burada tasvir edildiklerini görüyoruz. Burada da iffet, güzellik ve aşkın kadınsı erdemlerini temsil ettikleri bilinmekte. Romalı yazar Seneca, Üç Güzeller’den “saf, lekesiz ve herkesin gözünde kutsal” diye söz eder. Bu yorumun bir kanıtı olarak, saçlarında saflığın simgesi olan incileri de görebiliriz. Giysilerininse, tülü andıran hafif, ince ve transparan bir kumaştan olduğunu kolaylıkla anlarız. O dönemde, bu tip kumaşları resimde ve heykelde tasvir edebilmek bir ustalık göstergesiydi.  Bu durum bizlere Boticelli’nin ne kadar yetenekli ve usta bir ressam olduğunu göstermektedir. Üç güzeller ile ilgili olarak, bu tabloda ilgimizi çeken bir başka detay Cupid’in aşk okları tarafından hedef alınmış olmalarıdır. Üç güzellerin temsil ettikleri nitelikler ve Cupid tarafından hedef alınmış olmaları, evlilik fikrini akıllarımızda güçlendirir.

Sağ tarafa geldiğimizde, ilk olarak; Batı rüzgarı Zephyrus’un Chloris adında bir periyi almaya çalıştığı bir başka figür grubunu görüyoruz. Zephyrus, onu kendi için almayı başardıktan sonra evlenirler ve Chloris, bahar tanrıçası Flora’ya dönüşür. Flora, hemen Venüs’ün sağındadır. Burada elbisesinin içinde topladığı çiçekleri fırlatırken tasvir edilmiş. Böylece Flora, tabloya hem baharı, hem de bereketi getirir.

PRİMAVERA NE ANLATIYOR?

En doğru anlamı, tüm figürleri alegorik bir açıdan yorumladığımızda çıkartabileceğimize inanıyorum. Öncelikle, bahara ve mayıs ayına olan imalar, bereketi ve baharı simgeleyen tanrıça, Üç Güzellerin feminen özelliklerini evlilikle vurgulama, ilkbahardaki bir evliliği işaret eder. Bu sahnenin, bir portakal bahçesinde resmedilmiş olması da Medici ailesini vurgular. Çünkü aile, kendi simgeleri olarak, bir portakal ağacını benimsemiştir.

Tablonun, Lorenzo di Pierfrancesco’nun yatak odasına yerleştirileceği ve Lorenzo’nun karısının bu tabloyu, düğünden sonra ilk defa göreceği bilinmektedir. Bu açıdan da tablonun bize bu evliliği işaret ettiğini düşünebiliriz. Nereden bakarsak bakalım, tablo, Rönesans’ta klasik konuların üzerindeki hümanizm etkisini, saraydaki arzuları, zarif figürlerle ortaya koyan, her bakışta aşkı, baharı ve tazeliği vurgulayan enfes bir eserdir.