İNFERTİLİTE VE YAŞAM ÜZERİNE

İNFERTİLİTE VE YAŞAM ÜZERİNE

İnfertilitenin Yaşam Üzerine Etkileri

İnfertilite Nedir?

İnfertilite çeviri adıyla kısırlık anlamına gelmektedir. Aynı zamanda çiftlerin bir sene süresince birliktelikleri boyunca çocuk sahibi olamama durumunu olarak literatüre geçmektedir.
Toplumsal açıdan kısırlık üzerine birçok negatif ifade bulunmaktadır. Bu durumu yaşayan çift ve bireyler nezdinde çevre  iyi niyet göstergesi gibi  ifadeler kullansa da çiftler bu durumdan negatif olarak etkilenmektedir.
Öncelik olarak çocuk istemi, reelde herkes için kendinden bir parça dünyaya getirmek olarak ifade edilmektedir. Bu durum toplumumuzda da aynı dürtüsellikle eyleme geçmeyi ortaya çıkarmıştır.
Fakat bu şekilde gerçekleştirilen çocuk dünyaya getirme eylemi, beraberinde bireysel bir çok sorunu da ortaya çıkarmaktadır. Bireysel olarak kimse mükemmel değildir. Ebevyenlikte de mükemmel olmak mümkün değildir. Fakat ebeveynlik ile gelecek olan, göz ardı edilmiş, düşünülmemiş durumlar ebeveynlerin çocuklara olan tahammüllerini zorlamaktadır.

Toplum ve Çocuk İstemi

Toplum olarak çoğalmak, aile kurmak mevcut bir üstünlük statüsü veyahut başarı olarak nitelendirilmektedir. Bu tutum ve duygular aktarım yoluyla nesillere iletilmektedir. Bireylerin bunu gerçekleştirememesi durumunda birçok negatif duygu da beraberinde açığa çıkmaktadır.
Sağlıksal problemler günlük yaşantımızda normal olarak nitelendirilmektedir. Fakat kadın ve erkek fizyolojisinde ki infertilite tanımları toplumsal olarak negatif tutumla ifade edilmektedir. Toplumsal olarak  bir sağlık problemi olan infertilitenin normal kabul edilmemesi bu durumu yaşayan bireyler içinde kabul ve tedavi sürecini zor hale getirmektedir.

Bu durumlar toplumsal kalıpları oluşturmaktadır. Oluşan toplumsal kalıplar insanlar üzerindeki baskıyı arttırmakta ve düşünmeden sadece çocuk sahibi olma dürtüsünü ortaya çıkarmaktadır.

Ayrıca en büyük toplumsal tabu olan korunma yöntemlerinin bilinmemesi, konuşulmaması ve öğretilmemesi de toplum için olumsuz sonuçları beraberinde getirmektedir. Fakat bu konular, konuşulması, üzerine düşülmesi hatta sadece kadınlar üzerine de yıkılmaması gereken bir durumdur. Çünkü kadınlar tarafından kullanılan doğum kontrol haplarının yan etkileri mevcut olup doktor kontrolünde tüketilmesi önem arz etmektedir.
Burada önemli olan toplum kalıplarından çok bireylerin kendi eylemlerindeki iyi kötü tüm sonuçları  düşünerek kabul edip etmeyeceğine karar vermeleridir.

İnfertilite ve Kabul Etme

Mevcut olanı kabul etmek, adım atmayı eyleme geçmeyi beraberinde getirmektedir. Peki bu kabul etme eylemi nasıl gerçekleşir?

Burada kendi yaşadığım durumdan örnek vermek isterim. Beş senelik bir evlilik sonunda gebelik düşündüğümüz dönemde önceliğimiz her şeyin düzgün ilerlemesi olmuştur. Bu düşünceyle, çocuk istiyorsak öncelikli olarak kontrole gitmeliyiz ve her şeyin normal olup olmadığından emin olmalıyız. Bu durum aslında toplumsal olarak  her yıl sağlık kontrollerimizi yaptırmama alışkanlığımızın da negatif bir getiridir.

Kontrole gittiğim dönemde durum umduğumuz gibi olmadı. Kontrol sonrası, fiziksel olarak doğuştan bir anormalim olduğu ifade edildi. Bu durumun düzeltilmesi için küçük bir operasyon gerçekleşmesi gerektiği söylendi.

İlk olarak önceliğim bu durumu hazmetmek oldu çünkü beklediğim bir durum değildi. Üstelik hastane ve operasyon kelimelerinin getirdiği korku eylemlerimi gerçekleştirmekte geri durmamı sağladı. Bunun yanında fiziksel ve psikolojik olarak çocuk isteminin sadece tarafımca değil eşim tarafından da doğru şekilde olması çok önemli hale geldi. Sonuç olarak güven ve desteği hissettiğimde ve gözlemlediğimde mevcut devlet sistemi ağırlığında adımlarımı attım.

Operasyon zamanı geldiğinde açığa çıkan ameliyat travmam sayesinde birazcık bocaladım. Geçmişte yaşadığımız travmaları çözümlemeden devam etmek zemini sağlamlaştırmadan inşaata başlamak gibidir. Bu sebeple bu durumun üstesinden gelmem gerektiğini düşünerek kendimce baş etme çalıştım. Kendimi durdurmadan ağladım ve inancım doğrultusunda dua ettim. Toplumsal olarak ağlamak kötü olarak ifade edilmektedir. Fakat hem fizyolojik hem psikolojik olarak rahatlama sağlamaktadır. Kişisel olarak kabul ettiğim ‘her şeyin bir sebebi var’ olgusu yaşananların ardında pozitif sebepler açığa çıkarmam da yardımcı olmuştur.

Kendi Pencerenden Bak !

Hayat, toplum, maddi koşullar, çevre, aile, etrafımızda çok fazla dış etken mevcuttur. Bütün bu ifadeleri pencereler olarak ifade edelim. Her bir pencereyi içimizde açık bıraktığımızda aynı anda hepsini görmeye çalışırız. Bu durumda asıl görmemiz gerekeni görmekte zorluk çekeriz. Dolayısıyla ifadelerin etkilerini arttırarak, eylemsel olarak kendimizce olanı belirlememiz zaman alır.

İnfertilite gibi toplumsal olarak kusur sayılan bir alanda mevcut pencereleri kapatmadığımız takdirde kendi penceremizin açık olması bize yeterli gelmeyecektir. Başkalarının düşüncelerini fikirlerini kabul etmemize ve duygusal açıdan kendimizi gösterilen şekilde görmemize sebep olacaktır.

Son olarak her pencereden almamız gerektiği kadarını alarak pencereleri kapatmalıyız. Bireysel kararlarımızı verirken kendi penceremizden bakarak yolumuza devam etmeliyiz.

 

İnsanca akademi YouTube hesabında gezinerek yeni hikayeler keşfedebilirsiniz.

 

Bu yazı, İnsanca Akademi Editör Ekibi’nden Mine Güven tarafından düzenlenmiştir.