Madenler ve Hayat Savaşı

Madenler ve Hayat Savaşı

Türkiye’deki Kömür Madenleri

Ülkemizde madenler oldukça önemli bir yere sahiptir. Kömür madenleri ise oldukça yaygındır. En çok rastlanan kömür çeşiti ise linyittir. Linyitin işletme ve aramalarına cumhuriyetin kurulmasıyla gereken önem verilmiştir. Bu sebeple 1927 yılında, Amasya-Çeltek, Yozgat-Yerköy, Kütahya-Tunçbilek-Değirmisaz ve Aydın-Nazilli-Girenez ocakları aktif hale gelmeye başlamıştır. 1935 yılında MTA Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Yer altı kaynaklarımızı araştıran bu kurum, programlı ve bilimsel bir şekilde kömür aramalarına başlamıştır. Türkiye kömür yatakları haritasına bakıldığında toplamda 20 adet yatak bulunur. Bunların yanı sıra yaygın olarak Türkiye’nin her bölgesinde linyit çıkarılmaktadır.

Türkiye’deki önemli madenler şöyledir: Manisa’da Soma, Kütahya’da Tavşanlı, Tunçbilek ve Değirmisaz, Amasya’da Çeltek ve Erzurum en önemli çıkarım yerleridir. Kahramanmaraş’ın (Afşin-Elbistan), Muğla’nın Yatağan ve Milas’ta çıkan linyitler kalori değeri açısından zayıftır. Bu nedenle termik santrallerde kullanılır. Ülkemiz toplam dünya kömür rezervinin yaklaşık % 2.1’ ini içermektedir. Ve linyit açısından önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte linyitlerimizin %79 unun, 2500 kcal/kg ısıl değerin altında olması daha çok termik santrallerde kullanımını ön plana çıkartmıştır. Son yıllarda gerçekleştirilen yaklaşık 70,000.000 ton civarındaki üretimin % 85 i termik santrallerde tüketilmektedir. Linyite dayalı termik santrallerimizin kurulu gücü 8.515 MW olup bu güç toplam kurulu gücümüzün % 23,6 una karşılık gelmektedir.

Türkiye’deki Madenler ; Kazaları ve Sebepleri

Grizu, metan gazı ile hava karışımına verilen isimdir. Metan, havada % 5,4 ile % 14,8 arasında bulunduğunda patlayıcı hale gelir. Fakat ortamda farklı gazlar ve kömür tozu da bulunduğunda, bu sınır değerleri değişmektedir. Hemen hemen tüm yeraltı taş kömürü ve linyit işletmelerindeki ocak havasında farklı konsantrasyonlarda metan bulunmaktadır. Tüm konsantrasyonlardaki metan kızışma gösterir. Fakat her zaman açık alev oluşmaz. En şiddetli patlama % 9-10 arasındaki metan konsantrasyonunda sonucu oluşur. Metanın minimum kızışma sıcaklığı 510 Co ‘dir. Grizu yeraltı kömür işletmeleri için en büyük riski oluşturan faktördür.

Degaj, (Gaz / Kömür püskürmeleri) damarın gaz içeriği, gazın basıncı, faylanmalar ve arıza zonları kömürün karakteristiği gibi kriterler gazın hızlı bir şekilde aniden açığa çıkmasına neden olur. Kömür veya kayacın bünyesinde bulunan yüksek basınç altındaki gaz basıncı ve bu basıncına karşı duran kömür ve/veya kayaç arazi direncinden fazla olması halinde ani püskürmeye denir.

Şev, düzeni olmayan ya da belirli bir geometriye ve yüzeye sahip olan yapılara denir. Açık işletme madenciliğinin güvenli olarak yapılabilmesi için stabilitesinin sağlamak gerekmektedir. Şevin yerini ve konumunu koruyabilmesi durumuna ise şev stabilitesi denir. Kayan kütlenin sınırları boyunca gelişir ve bir makaslama yenilir. Böylelikle şevi oluşturan malzemenin aşağı yönünde hareket eder. Buna şevin kayması denir. Şev kaymalarının birçok nedeni vardır. Bunlar dış kuvvetler (sismik aktivite vb.), gözenek suyu basıncındaki artış, makaslama dayanımındaki azalma, şevdeki gerilim durumunun değişmesi, aşınma ve ayrışma gibi nedenlerdir.

Madenler ve Ocak Yangınları

Ocak yangınları, insan sağlığı, ekipman, malzeme, cevher kaybı bakımından yeraltı maden işletmeciliğinde büyük sorunlara yol açmaktadır. Ocak yangınları kömürün ya da ocak içindeki yanıcı malzemelerin alev alması şeklinde gelişir. Özellikle grizulu ocaklar, kontrolleri yapılmazsa grizu patlamalarına sebep olurlar. Ocak yangınları ne yazık ki ülkemizde ve dünyada pek çok maden emekçisinin hayatını kaybetmesine sebep olmaktadır.

Ocak yangınları nedenlerine bağlı olarak endojen ve eksojen olarak ikiye ayrılır. Eksojen yangınlarda ısı kaynağı yanan ortamın dışındaki unsurlardır. Bunlar; elektrik kıvılcımı, sürtünme ısısı, sigara ya da açık alevler, kaynak işleri, atıkların alev alması, ateşleme ve sıvı yakıtlar gibi farklı unsurlar olabilir. Endojen ocak yangınları ise kömürün oksijen absorbsiyonu sonucu kendi kendine kızışması sonucu oluşur. Yani ısı kaynağının yanan ortamın kendisidir. Kömürün kendiliğinden yanması olarak da isimlendirilir.  Kısaca kömür ve yeterli oksijenin varlığında ekzotermik bir reaksiyonla açığa çıkan ısının uzaklaştırılamaması durumunda kömürün sıcaklığının artmaya devam etmesidir.

Kendiliğinden Yanma Nedir?

Kendiliğinden yanma terimi özellikle madencilik sektörü dışındakilere yeni bir bilgi gibi gelir. Fakat bu problem kömür madenciliği kadar eskidir. Daha önceleri belki tespit edilemeyen belki de anlamlandırılamayan örneklerinin olması kuvvetledir. Bunun yanı sıra kömürün kendiliğinden yanmasına ait ilk resmi kayıtlar 400 yıl öncesine aittir. Bu örnekler 1604 yılındaki Griff kömür madenine dayanmaktadır. Kömürün kendiliğinden yanması nedeni ile ortaya çıkan gazlar gerek zehirleyici gerekse patlayıcı konsantrasyonlar oluşturur. Ve maden kazalarına dolayısıyla da birçok can kaybına neden olmuştur. Can kaybının dışında kömürün kendiliğinden yanması ekonomik anlamda da büyük kayıplar oluşturur. Örnek olarak, Garp Linyitleri Tunçbilek Kömür İşletmeleri’nde yapılan bir çalışmada kömür stok alanlarında 10 yıl içerinde 500.000 ile 1.000.000 ton kömürün kendiliğinden yanma sonucu kaybedildiği öne sürülmüştür (Özdeniz, 2003). Bu da bugünün fiyatlarıyla 30.000.000 TL kadar maddi kayba denk gelmektedir.

Su Baskını, yeryüzü ve yer kabuğunun tabakalarındaki su varlığından dolayı, insanlar tarafından inşa edilen yeraltı boşluklarında ani su basma riskine karşı önlemler alınmalıdır. Çok büyük miktarlarda suyun maden işletmesini basması hem çok fazla can kaybına neden olur hem de kurtarma işini tehlikeli hale getirir. Böylelikle zorlaştırıcı şartların oluşumuna neden olur. İşletmedeki su geliri tavan ve arın stabilitesini bozar. Ve göçük olasılığını arttırır. Bu durum madencilik ve tünelcilik faaliyetlerini durma noktasına getirir. Aynı zamanda gerekli önlemler alınmazsa büyük facialara da neden olabilmektedir.

Maden Kazaları ve Kayıplar

Ülkemizde meydana gelen birçok kaza madenlerin işleyiş dikkatsizliği ve denetimsizliğinden kaynaklıdır. Öncesinde yapılması gereken iş yeri analizleri ve denetimleriyle bu kazalara engel olunmalıdır. Bu, birçok kaynak tarafından da belirtilmiştir. İşveren olarak insani koşullarda güvenli çalışma alanlarını oluşturmak işverenin vicdani sorumluluğundadır. Denetimsizlik sonucu meydana gelen maden kazalarında tekrar çalışmak zorunda olan birçok insan vardır. Bu insanlar korkuyla ve ihtiyaç sebebiyle mevcut zor şartlarda çalışmaktadırlar. Bu durum daha fazla dikkatsizlik, hata ve umursamazlığa zemin hazırlamaktadır. Çalışma içindeki ve dışındaki duygusal ilişkilerde tedirginlik, anksiyete, panik atak, gibi durumları tetikleyebilir. Ve iş kazaları sonrasında çalışan bireyler üzerinde süreli- süresiz psikolojik ve sosyolojik yan etkiler bırakabilmektedir. Bu sebeple mevcut çalışanlar için gerekli görülen sağlık taramaları esnasında psikolojik testlerin ve desteklerin sağlanarak, iyileştirmelerin arttırılması önem arz etmektedir.

Denetimlerin doğru şekilde gerçekleştirilerek gelecekte, kazaların oluşmaması umuduyla.

Bu yazı İnsanca Akademi editör ekibinden Simge Güney tarafından düzenlenmiştir.

Benzer içerikler için YouTube sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.