ACI GERÇEKTEN HİSSEDİLMEYİ TALEP EDER Mİ?

Acı Gerçekten Hissedilmeyi Talep Eder mi?

Ünlü Rus yazar Dostoyevski, acı için şunları söyler; “Büyük insanlar şu dünyada büyük acılar çekmek zorundadır.”   Sosyal yaratıklar olan insanlar için acı belki de en güçlü duygulardan biridir. Kimisi acıyı sevgiliden ayrılmak olarak tanımlar. Bazıları sevdiği bir insanın ölümünün en büyük acı olduğunu düşünür. Kimisi için de bir hastalık ya da işkenceden zarar görmektir acı. Bütün bunların ötesinde insan ruhunun en derinliklerine gömülü ve de en tehlikelisi olan, bireylerin varoluşunu tehdit eden bir acı türüdür psikolojik acı.

 

Psikolojik Acının Kökleri

Psikolojik acı, travmatik olay, kayıp-yas, temel ihtiyaçların noksanlığı gibi durumlardan kaynaklanır. Zihinsel tabanlı acı çekme sürecidir. İlk kez 1996 yılında Shneidman tarafından “Psychache” olarak tanımlanmıştır. 2003 yılında Orbach ve diğerleri tarafından “Mental Pain” olarak isimlendirilmiş 2006 yılında Mee ve arkadaşları tarafından ise “Psychological Pain” olarak adlandırılmıştır. Daha sonraki yıllarda ise bu tanımlar “Emotinal Pain”, “Psychic Pain” olarak yerini almıştır. Bu noktada, kavramsal olarak  yeni sayılabilecek bir fenomen,  literatürdeki tanımı 25 yıldır sürüyor.

Ancak “pain” kelimesi Türkçe’de ağrı ve acı gibi iki anlama gelir. Fakat buradaki “pain” psikolojik ağrı ya da somatik ağrılardan çok “acı” anlamına gelmektedir. Yani, bedensel bir ağrıdan ziyade daha çok zihinsel-duygusal bir acıdır fakat bedensel ağrılar da bu duruma eşlik edebilir ancak kesinlikle zihinsel bir hastalık değildir. Bununla beraber “Psikolojik acı”, çeşitli ekollerin kurucuları tarafından çeşitli durumlara atfedilmiştir. Örneğin Freud  psikolojik acıyı, sevilen kişinin ölümünün ardından tutulan yas ve ölüm duygularına atfederken;  Frankl ise bu durumu hayattaki anlamının kaybedilmesi ve varoluşsal engellerden dolayı kaynaklandığını söylemektedir. Buradaki temel duygunun ne olduğunu sorsam belki de çok farklı duygu cevapları gelebilirdi. Ancak bu durumun yaşanmasında rol oynayan duygu insanın kendi bütünlüğüne duyduğu“hayal kırıklığıdır.”

 

Psikolojik acı Neden Yaşanır?

Literatürde , konuyla ilgili yapılan iki hipotez mevcuttur. Bunlardan birincisi 2006 yılında Mee ve Buney’in ortaya koyduğu psikolojik acının majör depresif bozukluk ve intiharın yordayıcısı oluşudur.  İkinci hipotezlerinde ise fiziksel ve psikolojik acıda benzer öznel semptomlar hakimse ortak beyin patofizyolojisi sahip oluşudur. Fakat farklı öznel semptomlar varsa beynin farklı bölgeleri tetiklenmektedir. Bununla beraber, Shneidman ise 1985 yılında psikolojik acıyı daha çok intihar kapsamında değerlendirmiştir. Açıklamak gerekirse, Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”nin 3. ayağındaki “Ait olma ve sevgi” basamağındaki ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde birey de utanç, hayal kırıklığı, aşağılanma ya da umutsuzluk gibi duygular ortaya çıkmakta ve zamanla psikolojik acıya dönüşmektedir. Önü alınmadığında ise birey bu acıyı, öz-kıyım gerçekleştirerek kendi ızdırabını bu şekilde hafifletmektedir.

 

Beyin ve Psikolojik Acı

Yapılan fMRI ve PET çalışmalarına göre psikolojik olanın, fiziksel acının geçtiği beyin yolaklarını kullandığı bilgisi elde edilmiştir. Yani beyin aynı yolakları kullansa da biri bedende işlerken diğeri ise zihin yüklü bir acıdır. Bu yolaklar ise Prefrontal korteks, anterior singulat ve insuladır. Ancak bir diğer şaşırtıcı gerçek ise; Heeringen ve ekibinin 2010 yılında yapmış olduğu bir araştırma. Buna göre psikolojik acı seviyesi ile depresyon şiddeti arasında bir ilgi bulunmamaktadır.

Bununla beraber, seviyesi yüksek olan bireylerde bazı beyin bölgeleri örneğin sağ dorsolateral prefrontal korteks (beynin karar verme, dikkat merkezi), oksipital korteks, inferior frontal girus (konuşma ve dilin işlenmesinden sorumlu beyin bölgesi), sol inferior temporal girus ve sol medullada kan akışının az olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bu kişilerde, duygu düzenlemeden sorumlu beyin bölgelerinde kan akımı aktivasyonuna rastlanılmıştır. Bu duruma hangi genin etki ettiği hala bilinmemekte ve bazı depresif hastalar bu durumu deneyimlerken diğer depresif hastalarının neden deneyimlediği ise hala bilimin ışık aradığı bir merak konusudur.

 

Özetle, fiziksel acının var olduğu kadar insan ruhunu bir başka şekilde sarsan psikolojik olan da bütün varlığıyla o ruhu kuşatmaktadır. Edebiyat ve sanat dünyasında özellikle romantizm akımının öncülerindeki yazarların eserlerinde bu kavram, çok güzel bir şekilde kaleme dökülmektedir. Örneğin İngiliz şair Byron için acı, bilgidir. İnsanoğluna pek çok şey öğrettiği için demiştir belki de. Bilgi, acı vericiydi. Victor Hugo ise, öğrendikten ve sevdikten sonra acı çekeceğimizi söyler. Kim bilir, bir şeyleri öğrenmek ya da birini sevmek göründüğü kadar masum değildir her zaman.

KAYNAKÇA:

[1]Demirkol, M.E., Namlı, Z., Tamam, L. (2019). Psikolojik Acı. Psikiyatride güncel yaklaşımlar, 11(2), 205-213.

[2]Mee, S., Bunney, B. G., Reist, C., Potkin, S. G., & Bunney, W. E. (2006). Psychological pain: A review of evidence. Journal of Psychiatric Research, 40(8), 680–690. https://doi.org/10.1016/j.jpsychires.2006.03.003