Dil

Anlatabilme sanatının ilk yaratısı dildir. Bir dilin oluşumu etrafındaki ortama bağlıdır. Birçok tarihçi günümüzde gelmiş geçmiş en büyük icat olarak dili görür. İnsanları diğer canlılardan ayıran en temel farklardan biri de organize olarak anlama çabası içeren bilinçleri ve kendilerini anlatmak için yarattıkları birbirinden farklı yollardır. Dil bu anlamda çok büyük bir öneme sahiptir. Yazı ve yazmak eylemi tarihi yaratan icatlardır. İnsanlığın sözlü kültürlerine binlerce yıl yaşayabilecek bir form katmıştır. Hatta günümüzde yazılanlar bundan milyonlarca yıl sonrasına bile etki edebilecek güçtedir.

Yazmak

Öncelikle, yazmak, bir anlatı olan dilin belli sembollerle kâğıda aktarılmasıdır. Yazıdan sanata geçiş insanın ilk kez kendi söylediklerini duymasıyla var olmuştur. Çünkü insan konuşurken kendini dinlemez anlatmak ister. Konuşmak insana özgü bir reflekstir.  Çünkü konuşma, zihnimizde ezberlediğimiz seslerin duygularla bağlanmış halleridir. Konuşmak bir efor ve düşünme gerektirmez. Yeni doğmuş bir bebeğin çıkardığı ses bile içinde bir şeyler anlatma çığlığı taşır. Konuşma sanatı estetikle ilgiliyken, yazma sanatı insanın en büyük gücü olan akılla ilgilidir. Aklın insan doğasındaki gerçek varlığı yazmak sanatında ruh bulur.

Yazma sanatı, eylemlerin en önemlisidir. Bunun sebebi bir yazının ne yazıldığına bakılmaksızın değerli olması. Günümüzde bazı kitapların bu denli değersizleşmesinin sebebi o kitapların yazma sanatının değil konuşma sanatının yaratısı olmaları. Bununla birlikte kitapları yazma sanatının asıl ustaları tarafından maruz kaldığı eleştirinin asıl sebebi de budur. Konuşma sanatı içerisinde gerçek bir estetik kaygı taşır. Şiir konuşma sanatının en kutsal halidir. Tarihin çok eski dönemlerinde bile şairlerin halkın yanında şiirleri bağırarak okudukları bilinir. Şiir konuşma sanatının bir ürünüyken yazma sanatının da en önemli figürlerinden biri haline gelmiştir. Bunun sebebi aynı özden akıldan geliyor olmaları.

Konuşma Sanatı Güzellemesi

Yukarıda bahsettiklerimizden konuşma sanatının anlamsız olduğu ve konuşma sanatının yazma sanatından değersiz olduğu anlaşılmamalıdır. Sanat formlarının karışımı sanatı değil sanat eserini değersizleştirir. Nasıl  bir resmi yazarak anlatamazsın, nasıl bir şarkıyı yazarak anlatamazsın işte öyledir konuştukların yazıldığında ve yazdıklarına yenilecektir. Aslında yazmak sanatı insanın doğasından uzaktır. Yalnızlık, sessizlik ve depresyon gerektirir. Dolayısıyla insanın kendisini anlatmak için en kolay yolu konuşmaktır. Eğer yazmak istiyorsa bir insan konuştukları anlaşılmadığından…

İnsanoğlunun en zor görevi anlaşılma çabasıdır. Dolayısıyla anlaşılmadan gitmemek için icat etmiştir sanatı. Yani bu sanat, yoksula ait olmuştur. Yoksuna ait olmuştur. Çünkü yoksullar, yoksun olurlar kendilerini anlamak isteyen birinden. İnsanı yaşatan tek şey bir gün anlaşılacağına olan inancıdır. Yazmak sanatı da insanın kendini anlamasının tek yoludur. Bununla birlikte başkalarını anlamak kolaydır. Kendini anlamaksa ancak yazmakla olur. Başkalarını anlamak için okurken, kendini anlamak için yazarsın.

Muhammet Furkan Dolgun
İstanbul Üniversitesi Fizik bölümünde okuyan, okumayı, yazmayı ve felsefeyi seven bir gezgin.