ANDA KALMAK

Anda kalmak, her ne kadar kulağa basit gibi gelse de hayatın yoğunluğuna kendini kaptıranlar için fark etmesi oldukça güçtür. İnsanlığı diğer varlıklardan ayırırken en kalıp cümlelerimizden biri de şudur: İnsan düşünebilen bir varlıktır. Acaba kendimizi yoracak kadar çok düşünüyor olabilir miyiz?

Yaşam içerisinde pek çok sıkıntı meydana gelir. Ancak bu olaylar olup bittikten sonra bile zihnimizde onları düşünmeye aslına bakarsanız tekrar etmeye eğilimimiz var.

Şöyle bir örnekle başlayalım. Farz edelim ki çok yoğun bir iş hayatımız var. Toplantılar, sunumlar, projeler… Bir çay/kahve molasına ihtiyaç duyduk. Aslında pek çoğumuz bu molada fark etmeden işe devam ederiz. Derin bir nefes alıp içtiğimiz çayın/kahvenin kokusunu ve tadını duyumsadığımızda moladayız demektir. Aklımız sürekli toplantıda söyleyeceklerimizi tekrar ederken gerçek bir moladan söz edemeyiz. Yalnızca iş başında olmadığımız ama zihnimizin tam olarak işinin başında olduğu manasına gelir. Nerede olduğumuzu, ne yaptığımızı, çevremizde neler olduğunu anda kalmadığımız sürece fark etmekte güçlük çekebiliriz. Hayatın güzelliklerinin farkında olmamız için gereken tam olarak anda kalmak. Anda mıyız? Yoksa zihnimizle birlikte oradan oraya koşuyor muyuz?

Düşüncelerimiz çok hızlı değişiyor. Yapılan araştırmalar sonucunda zihnimizden günde ortalama 6 bin düşünce geçiyor. Üstelik 5 bini geçmişte yaşadıklarımız kalanı da gelecekte yaşayacaklarımızla ilgilidir. Neredeyse yaşadığımız anla ilgili düşünmüyoruz. Tüm bu düşünlerin peşinden gittiğimizde hayatı kaçırmamamız işten bile değil. Bir çocuk kahkahası, güzel bir gökyüzü manzarası, lezzetli çikolata tadımı, sevdiğimiz insanların teninin sıcaklığı, yağmurdan sonraki toprak kokusu… Düşününce hoşumuza gidebilecek durumları, belki günümüzü güzelleştirecek detayları böyle böyle kaçırıyor olabilir. Gün içerisinde aklımıza her geldiğinde kendimize anda olup olmadığımızı sorabiliriz belki.

Canım Kendim Anda Mısın?

Katılmak isteyenlerle hep birlikte deneyelim. Derin bir nefes alıp etrafımıza bir göz gezdirmekle başlayabiliriz. Neredeyiz, ne yapıyoruz, kimleyiz, etrafımızda neler oluyor? Acele etmeden sadece farkında olarak, sadece hissederek o an ne yapıyorsak tüm dikkatimizi yaptığımız şeye vererek devam etmeliyiz. Beş duyu organlarımızın tamamına dikkatimizi yönlendirebiliriz örneğin. Duyduğumuz seslere, tenimizde hissettiklerimize, aldığımız kokulara, tatlara ve gördüklerimize odaklandığımızda andayız diyebiliriz. Zihnimizi berraklaştırarak şimdiki anın tadını çıkarabiliriz. Yoğun anlarımızda kendimize mola vererek sakinleşebiliriz. Belki bedenimizi tarayarak ağrı, acı duyup duymadığımızı kontrol edebiliriz. Kendimize bu anın içinde bir sorunumuz olup olmadığını sorabiliriz. İçinde bulunduğumuz an bir daha tekrarlanmayacak. Belki çevremizde olan bitenler de öyle. Hayatın tadını doyasıya almak için bir kez daha soralım. Anda mıyız?

 

Diğer psikoloji yazılarımız; www.insancaakademi.com/category/psikoloji/

 

Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!