Babalık ve Depresyon

Babalık, erkek bireyler için önemli bir dönüm noktasıdır. Fakat beraberinde çeşitli heyecanlar ve zorlukları da içermektedir. Aileye bir bebeğin katılması, hayatı tamamen yeniden yapılandıracak bir değişimdir. Dolayısıyla bu değişim sürecinde çeşitli sıkıntılar yaşamak kaçınılmazdır. Sadece annelerde değil, babalarda da depresif belirtiler gözlemlenmektedir. Depresif belirtiler; derin üzüntü, hareketlerde yavaşlama, karamsarlık, kaygı, isteksizlik, değersizlik, endişeli ruh hali, iştah değişikliği, ağrılar gibi fiziksel belirtiler olarak birçok şekilde açığa çıkabilmektedir.

Olası Sebepler

Öncelikle baba, hamilelik süresince bebeğin varlığını ancak uzaktan izleyen, anne karnı büyüdükçe ona şahit olabilen kişidir. Yani doğumla birlikte yeni bir canlı dünyaya gelmekte ve babanın, anne gibi bir bağı bulunmamaktadır. Araştırmalarda babalığın, bebeği ilk kucağa alma anında daha çok hissedildiğinden bahsedilmektedir. Hamilelik sürecinde yaşanan zorluklar da ebeveynlerin ruhsal dünyalarını, doğum sonrası durumlarını oldukça şekillendirmektedir. Burada, babalığı işaret eden de annedir. Ancak ne olursa olsun, yeni bir nesne olan bebek, kaygı uyandırmaktadır.

Baba, bebeğine karşı yabancılık hissinden kaçamamaktadır. Bebeğin yabancılığı, hayata getirdiği değişiklikler ve üstlenilmesi gereken sorumluluklar kaygı uyandırabilmektedir. Ayrıca bu dönemde baba, lohusa anneye destek olma rolünü gerçekleştirmesi gereken bir eş olmaktadır. Yani kendi kafasının karışıklığıyla yaşarken, ona henüz çok yabancı gelen bir bebek ve depresif, birincil anne meşguliyetinde olan anne ile bir arada yaşamaktadır. Hem de bu yaşayış bazen, anne ile bebeğin ilişkisini ve o güçlü bağını izlemekten ibaret olmaktadır. Kendini dışlanmış hissedebilen baba, kendisinin sevilmediği, değer görmediği ve kendisine gerek olmadığı düşünceleriyle de boğuşmak zorunda kalır. Ayrıca eşinin ilgisinin tamamen bebeğinde olması da onu yalnızlaştıran bir durum olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Babalığın Gelişimi

Babalık, öğrenilen ve geliştirilen bir süreçtir. Bu rolün gelişiminde toplumun beklentileri, annenin zihnindeki baba figürü, babanın kendi içindeki süreçler ve geçmiş yaşantısı etkili olmaktadır. Sorumluluk almak, bakım vermek ve bazı görevleri sahiplenmek babalık sürecini olumlu şekilde ilerletebilecektir. Burada geleneksel toplumsal rollerin dışına çıkabilmek de önem arz etmektedir.  Ayrıca hamilelik sürecinde ve doğumda eşini destekleyen, bu süreçte aktif rol alan babaların, daha az kaygı ve korku yaşayacağı düşünülmektedir. Burada annenin de babayı dâhil etmesi gerekir. Bebeğine babayı işaret etmesi, tüm güçlü şekilde tek başına bakım veren olma arzusuna kapılmaması gerekmektedir. Çünkü çocuğun sağlıklı gelişimi için babanın rolü de kilit konumdadır.

Baba, çocuğun özerkleşebilmesinin, sosyalleşebilmesinin ilk adımı olmaktadır. Kuralların tanındığı, ilk kez bir üçüncü kişi ile iletişim kurabilmek adına dil öğrenimine de ihtiyaç duyulduğu bir etkileşimdir. Bunun için de kişi, doğumdan itibaren zorluklarla birlikte babalık deneyiminden mahrum kalmamalı, anne-baba-çocuk üçgeni oluşturulmalıdır. Son olarak baba kendinin değer görmediği ve dışarıda kaldığı düşünceleriyle boğuştuğu depresif dönemden mutlaka çıkacağını bilmelidir. Anne ve bebeğin yanında yer alacağını, onların hayatında merkezi bir rol oynayacağını unutmaması gerekmektedir.

Kaynaklar

Özcan, H., Arar, İ. ve Çakır, A. (2018). Babalar ve gebelik süreci. Zeynep Kamil Tıp Bülteni, 49(1), 72-76.

Tarsuslu, B., Durat, G. ve Altınkaynak, S. (2020). Babalarda postpartum depresyon ve ilişkili risk faktörleri: Sistematik derleme. Türk Psikiyatri Dergisi, 31(4), 280-9.