Avrupa Gönüllü Hizmeti Deneyimi

Avrupa Gönüllü Hizmeti Deneyimi 

Gençlere sunulan harika bir fırsat olarak gördüğüm Avrupa gönüllü hizmeti deneyimi her gönüllü için muhakkak benzersizdir. Eski gönüllülerden biri olarak bu paylaşımda biraz geçmiş tecrübelerimden bahsettim. Ve Avrupa Gönüllü Hizmeti deneyimi yaşamak isteyen 18-30 yaş arası gençlere şimdiki adı ile ESC (European Solidarity Corps) projeleri ve program hakkında biraz da bilgi vermek istedim.

Avrupa Gönüllü Hizmet Nedir ve Nasıl Başvurulur? 

Avrupa gönüllü hizmeti, 18-30 yaş arasındaki gençlere ulusal ve uluslararası kuruluşlarda gönüllü çalışabilme imkanı sunan bir programdır. Her projenin alanı ve gönüllü beklentileri farklı olduğundan başvuruların detayları değişiklik gösterebilmektedir. Avrupa Gönüllü Hizmeti başvuruları hakkında en güncel bilgileri edinebileceğiniz resmi kaynağa buradan ulaşabilirsiniz. European Solidarity Corps, sitesinde gönüllü olarak çalışabileceğiniz tüm güncel Avrupa Gönüllülük Projeleri’ni ve açık çağrıları listelemektedir.

Bu kaynağın yanı sıra Türkiye’den gönderici kuruluşlarla iletişime geçip onların yayınladıkları ilanlara da başvuru sağlayabilirsiniz. Peki kimdir bu gönderici kuruluşlar? Gönderici kuruluşlar genel bir ifadeyle kâr amacı gütmeyen kuruluşlardır. Dernekler, belediyeler vb. gönderici kuruluş olabilir.

Benim Avrupa Gönüllü Hizmeti Deneyimim 

Gelelim benim Avrupa Gönüllü Hizmeti deneyimime… 2013 yılında üniversiteden yeni mezun olmuş genç bir işsizdim. Bir gün, duraktaki reklam panosunda Avrupa Gönüllü Hizmeti ilanına denk gelen annem, eve geldiğinde bana bundan bahsetti. Daha sonra Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin projelerle ilgilenen birimine gidip görüştüm ve bilgi aldım. O zaman Antalya Büyükşehir Belediyesi gönderici kuruluştu.

Europass formatında bir CV hazırladım. Hemen sonra kendime uygun bulduğum açık projelere, özel motivasyon mektupları hazırlayarak tek tek gönderdim. Çok geçmeden kimisi olumsuz döndü, kimisinden de hiçbir dönüş almadım. Bir müddet sonra umudumu yitirmeye yaklaşmıştım. Tam o sırada bir gönüllünün son anda vazgeçmesi sebebiyle açılan kontenjana uygunluğum dolayısıyla görüşmeler yapılarak pasaport – vize işlemleri başlatıldı. Böylece Atina’da çevre ile alakalı bir sivil toplum kuruluşunda yarım sene sürecek maceramın ilk adımlarını atmış oldum.

Peki orada neler yaptım? Kaç tane gönüllü vardı? Ne yedim, ne içtim? Ev sahibi kuruluşumuzun bize karşı sorumlulukları nelerdi? Verilen cep harçlığı yeterli miydi? Bunların yanıtları muhtemelen çok öznel olacak. Bu yüzden şartların ev sahibi olacak kuruluştan kuruluşa göre farklılık göstereceğini lütfen aklınızdan çıkarmayın. Yine de yol gösterici olmasını umarak kendi gönüllülük deneyimimi paylaşmadan edemeyeceğim.

Gönüllü Çalışırken Neler Yaptım?

Ben ve Estonya’dan bir gönüllü arkadaşım proje süresi boyunca bize tahsis edilen bir evi paylaştık. Evin faturaları kuruluş tarafından ödenmekte ve internet bağlantısı da bulunmaktaydı. Aylık verilen ulaşım ücreti ile şehir içi ulaşımımızı hallettik. Atina’da yaşamamıza, ofisin eve yakınlığına ve çok gezmemize rağmen açıkçası ulaşım ücreti fazlasıyla yeterliydi. Sonrasında zaten bunu aylık geçerliliği olan bir karta dönüştürdüler.

Çalışma saatlerimiz yanılmıyorsam haftalık on beş saati geçmiyordu. Ek olarak, Türkiye ile ortak yürütülen bazı EuropeAid projelerine destek olarak kendimi geliştirmeye çalıştım. Bazen haftalık çalışma saatinin tamamı ofiste geçmiyordu. Hava durumuna göre fidan dikmeye, broşür dağıtmaya, gölet temizliğine, parklara, organik pazarlara, etkinliklere ve oyunlara gidebiliyorduk. Çalıştığımız insanların gösterdikleri anlayış ve misafirperver tutumları bakımından da çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Aynı dilde, aynı millette bile anlaşmak bu kadar zorken onlar gerçekten çok sabırlı ve ilgiliydi.

Ayrıca, gönüllü çalıştığımız projenin bir hedefi olarak broşür tasarlama vardı. Basıldıktan sonra ise bu broşürleri okullara (liselerin son sınıfları ve üniversiteler) götürüyorduk. Böylelikle öğrencilere Avrupa Birliği ve Avrupa Gönüllü Hizmetini tanıtma görevini gerçekleştiriyorduk. İlk aylarda tasarımını yaptığımız broşürleri ilerleyen aylarda okul ziyaretlerimizde paylaştık.

Cep harçlığına ek olarak iletişim için verilen kontörlü kartlarla idare ettik. Bittiğinde bakiye yükledik. Yemek için aylık mutfak paramız vardı. Fiş veya faturalarımızı götürerek o parayı yemek yemeye harcadığımızı ispatlıyorduk. (Haliyle öğrendiğim ilk Yunanca kelime; fatura anlamına gelen τιμολόγιο olmuştu:) Tüm bunlar şehrin ve projenin gereklilikleri nedeniyle bu şekildeydi. Çünkü her kuruluşun gönüllüsüne sunduğu imkanlar değişken ve her proje kendine özgüdür.

Yunanistan’ın farklı şehirlerinde çalışan diğer gönüllülerle buluştuğumuzda yemekhanesi olan, yurtlarda kalan, kahvaltı ve yemek verilen yerlerde çalışan kişilerle de tanıştık. Dediğim gibi, imkanlar projeden projeye farklılık göstermekte.

Avrupa Gönüllü Hizmeti Cep Harçlıkları 

Genelde gönüllü adaylarının en çok merak ettiği şeylerden biri de gayet haklı olarak Avrupa Gönüllü Hizmeti cep harçlıkları. Gönüllülere ödenen cep harçlığı gidilecek ülkeden ülkeye ve hatta yıla göre değişim göstermektedir. Ülkedeki alım gücüne göre hesaplanır. Ve gönüllüye ihtiyaçlarını fazlasıyla giderebileceği ortalama bir ücret sunar. Genelde makul olmakla birlikte acil durumlarda problem yaratabilmektedir.

Örneğin, gittikten hemen sonra telefonumun bozulması beni zor bir duruma sokmuş ve kullanmayı pek sevmediğim kredi kartımı ortaya çıkarmama sebep olmuştu. Kişisel tavsiyem gideceğiniz ülkede oluşabilecek aksilikler için bir B planınızın olmasıdır. Ayrıca gideceğiniz ülkeyi araştırıp giyim, elektronik vb. ihtiyaçlarınızı minimuma indirebilmek adına önceden hazırlık yapabilirsiniz.

Yabancı Dil Hakkında 

Gönüllüye sunulan kesin olanaklardan biri de o ülkenin dili için bir kurstur. Bu benim gönüllü çalıştığım yıllarda özel ders veya kurs şeklindeydi. Yerel halk ile kaynaşabilmek için başlangıç seviyesinde bir Yunanca imkanı sundular. Sanıyorum ki yabancı dil hakkında kurslar bugünlerde online şekilde yapılıyor. Yani gideceğiniz ülkenin resmi dili İngilizce değilse harika haber: üçüncü bir dili öğrenmeye hazır olun.

İngilizce demişken, gönüllü çalışacağınız ülkeye giderken kendinizi ifade edebileceğiniz bir seviyede İngilizce gerekmektedir. Fakat bu konuda kaygılanmaya hiç gerek yok. Eğer etrafta Türkçe konuşabilen birileri yoksa bu sizin konuşma pratiğinizi ileriye çok daha kısa sürede taşıyacak bir avantaj. Doğru duydunuz, avantaj dedim.

Eğer Türkçe konuşanlar varsa da bu destek almak bakımından iyi bir durum olabilmektedir. Hiçbir pratiğiniz yoksa bile; çok değil, iki ay sonra kendinize şaşıracağınıza eminim.

Yabancı dil geliştirmeye ek olarak nice faydalarını sayabileceğimiz AGH tecrübenizden sonra size bir Youthpass sertifikası verilmektedir. İleride gençlik çalışmalarıyla ilgili bir şeyler yapmak isterseniz Youthpass sertifikasının pek çok kapının anahtarı olduğunu bilmenizde fayda var. Elbette AGH, dünyada yapabileceğiniz tek gönüllülük hizmeti değil. Yine de işleyişini ve imkanlarını en beğendiğim, şahsen deneyimlediğim ve kapsayıcı olduğunu düşündüğüm saygın bir program.

Son olarak, bu programın gönüllülük esaslı olduğunu unutmamakta fayda var. Bu yüzden gitmeden önce katılacağınız projeyi son bir kez inceleyin, görev ve sorumlulukların size uygun olduğundan emin olun.

Özetleyecek olursam; farklı uluslardan insanlarla tanışıp bugünlere değin sürdürdüğüm dostluklarıyla, ailemizin bir parçasının köklerinin bulunduğu komşu ülkenin başkentinde tek başıma bir hayatı deneyimlemeye cesaret etmek paha biçilemezdi. Benim Avrupa Gönüllü Hizmeti deneyimim hâlâ rüya gibi, benzersiz ve yeri doldurulamaz.

 

Sorularınız ve merak ettikleriniz için, yorumlarda buluşalım.