Ali Ve Nino ‘nun Aşkı

ALİ VE NİNO’NUN AŞKI

Doğu ve batının yüzleri iç içe ama karşı karşıya yaşamaktaydı. Aralarına giren dinler, diller, ırklar bir olmayı daha başından reddetmişti. Tam da böyle bir yerde, Hazar Deniz’inin kıyısındaki Bakü’de, Ali ve Nino’nun hikayesi başlar. Doğu kültürüyle yetişmiş Müslüman bir aileden gelen Ali Han Şirvanşir ile Avrupa duyarlılığına sahip Hristiyan ailenin kızı olan Nino Kipiani okul yıllarında birbirlerine âşık olurlar. Onlar için bu aşkı yaşatabilmek, tüm sınırları kaldırmak demektir. Aralarındaki din farklılığı bu sınırlardan biridir. Ali başlarda Nino’yu kendi inancına bağlamaya çalışmıştır. Fakat sonra aşklarının önündeki bu engelin aşılamayacak büyüklükte olmadığına karar verir. Ve Nino ile evlenmek ister. İki ayrı bedenin bir olma yolundaki bu hikayesine ülkedeki savaş da dahil olur.

O sıralar ülke Birinci Dünya Savaşı ile baş etmeye çalışmaktadır. Ali’nin ise ülkesi için canını ortaya koyduğu günlerdir. O günlerde Melik Nahararyan isimli kişi de Nino’ya âşık olur ve onu kaçırır. Ali bunu duyar duymaz peşlerine düşer ve Melik’i yakalayıp öldürür. Nino’suna kavuşamadan gitmek zor olsa da artık bir suçlu olan Ali, Dağıstan köyüne kaçmak zorunda kalır. Nino ise birbirlerinden uzak kaldığı günlerde ayrı yaşayamayacaklarını anlar. Ve ailesinin evinden kaçarak Ali’nin yanına gitmeye karar verir. Hasret tekrardan son bulmuş olsa da sonsuz kavuşma gerçekleşememiştir.

Ali ve Nino Son ile Sonsuz Hikayesi

Son ile sonsuz arasında gidip gelen iki aşığın şimdiki sınavı ise ülkelerine geri dönmek zorunda olmalarıdır. Fakat Ali savaş halindeki ülkesine Nino’yla birlikte dönmek istemez. Rus İmparatorluğu’nda ihtilalin başlamıştır. Bu süreçte Ali, memleketini Bolşeviklerden korumak için Nino’yu İran’a gönderip kendisi Azerbaycan’a döner. O sıralarda hamile olan Nino büyük bir heyecan ve umutla Ali’nin dönmesini bekler. Ülke artık eski haline dönmeye başladığı sıralarda Ali ülkesine, Nino ve kızıyla birlikte döner. Kızını aşklarının sonsuz simgesi olarak görür.

Bir süre mutlu bir şekilde yaşasalar da bu çok uzun sürmez. 1920 yıllarında Bolşevikler, Azerbaycan hükümetini devirmek ve ülkede Sovyet iktidarı kurmak amacı ile Bakü’yü işgal ederler. Tam bu noktada Ali’nin, ailesi ve ülkesinin istikbali arasında bir seçim yapması gerekir. Toprağını bırakamayacağını anlayan Ali, Nino’yu kızıyla birlikte Tiflis’e gönderir. Yepyeni bir kavuşmayla Ali’nin hayalini kuran Nino’ya ölüm haberi gelir ve o an gerçek bir sonsuzlukta buluştuklarını hisseder. Sonun sonsuzluk olduğunu, bir daha asla ayrılamayacaklarını anlar. Kızıyla birlikte Paris’e giden Nino bir daha Bakü’ye hiç dönmez.

2010 yılında Batum’da Ali ve Nino’nun aşkını simgeleyen heykel yapılırmıştır. Heykelde Ali’nin yüzü Doğu’ya dönükken Nino’nun yüzü Batı’ya dönüktür. Hareketli bir yapı olan bu heykel de iki kişinin birbirine tam kavuşacakları esnada parçalarını tamamlayıp birbirinden yeniden uzaklaştığı görülmektedir. Her seferinde tam kavuştum derken tekrardan uzaklaşan Ali ve Nino’nun aşkı birbirlerinin bedenine öyle güçlü sirayet eder ki yıllar sonra da anlatılmaya devam eder.

 

 

İlginizi çekecek içerikler ve daha fazlası için instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.