İNSANLIĞIN DEŞİFRESİ

İnsan, duygu, düşünce ve konuşma yeteneğine sahip; evrenin bir bütün halinde kavrama yetisini gerçekleştirebilen ahlak ve yaratılış bakımından faziletli kimsedir. Kelimenin köken bakımından etimolojisine bakıldığında ise kendisine öğretilen varlık olan ins mastarından gelmektedir. Bunun yanı sıra insan kelimesi geçmişten bugüne farklı dillerde terminolojiye ayak uydurmuştur. İngilizce human, Fransızcada humain, Japonca 人間ningen ve birçok dilde bu kelime karşımıza çıkmaktadır. Peki, İnsan nedir? İnsanlığın deşifresi yapılabilir mi?

Terminolojisi ile çeşitli dillerde farklılık gösterse de anlam içeriği bakımından aynıdır. Ancak bu kavram yapısı bakımından homojen ve heterojen özelliktedir. Bununla birlikte olay ya da olgu bağlamında eğilimlerine göre her insan farklı frekanslarda; ortak duygular etrafında eylemlerini evrende şekillendirmektedir. Bu bakımdan insan aslında yapısı itibari ile farklı eğilimleri ile dünyayı ya da evreni biçimlendirdiğini söyleyebiliriz. Yani insan sevgi, heyecan, korku, ümit, merak, öfke, endişe ve neşe gibi pek çok duygusal eğilim ve akabinde düşünceler silsilesinin ortak bir hareketidir. Ortak bir senaryonun dönüşüm hali ile duygusal eğilimlerini evrenin bütünü içerisinde sürdürülmesi vasfına sahip olma yetisi ile de bu etimolojik kavramı tanımlamamız mümkündür.

 İnsanlığın Şifresi

Dünyanın içinde ya da evrende duyularımızla hareket ederiz pek çoğumuz. Ulaşılmazı oynamak ya da ulaşılmaza ulaşmak gibi… İşte meselenin ortasına kendimizi senaryolarımızla sahnenin kurgusallığı içine böylece çekiveriyoruz. Tabi bu nokta da hepimizin belleğine yerleşmiş inançları şifrelerimiz ve kodlarımız yansıtıyor. Belki de bu evrende insan olarak tanımladığımız kendimizi bu zincirin şaşmaz kodları ile şekillendirerek yeni hücre arayışına geçiyoruz. Kim bilir belki de milyarca ışık yılı uzaklıktaki galaksiden düşüncelerimizi ya da duyularımızı ışınlıyoruz dünyanın dört bir yanına. Dünya etrafımızda döndükçe hız kazanan her yeni hücre duygular ve düşünceler gezegeni arasında rehberlik ediyor bize. Nesiller boyu belleğimizde hatıralarımızla, inançlarımızla ya da kalıplaşmış despot yargılarımızla zincirleme kodların arasında şifreleniyoruz böylece. Şifre çarpanı sarmalarken bizi kodlarımız duygu ve düşünce reaksiyonu ile homojen halinde işlev kazanıyor.

Bir inanç fenomenine dönüşen yargılarımız inanç mekanizmasında devre dışı kalınca neler oluyor peki? Cevabı çok açık şifrelerimiz ayrıştırılarak deşifremizi ortaya çıkartıyor.

İnsanlığın Deşifresi

Başlangıçtan bu yana belleğimize yerleşik inançlarımız gelenekselleşmiş kodlarla tepemizde bitmektedir. Kafamızda dönen kavramlar, inançlar, duygu ve düşünceler hatıralarımıza yapışıp; topyekûn bir karmaşanın içine iter bizi. Sürekli bir oysa, hâlbuki, ama, fakat bağlaçların arasında nefesimiz kesilerek sıkışıp kalırız. Bu sonu gelmez şifrelerin arasında bize göz kırpar beşerin deşifresi. Bize sonsuz gibi gelen belleğimize yer edecek kocaman bir küme şeklinde dünyamızı tasvirler. Sonrasında ne mi olur? Koca evren bir çırpıda ortak duygular etrafında birleşen insanların ortak yargılarıyla dolup taşar. Ve bizi kodlayan ne varsa hücresel bir organizma gibi bir araya gelerek kodlarımızı ayrıştırır ve bizi bütünleştirir. Bu şekilde insanlığın kodları deşifrelenir.

Özgürlük, duyular arasında gelgit haline gelen parazit gibi bizi ele geçiren yüklerimizden kurtarır bizi. Bu arada deşifrelenen tüm anılarımız ya da ortak duygularımız gözümüzün merceğine sentezlenerek tüm resimlerimizi hareket ettirir. Sahnelenen film başlar ve kurgusal bir şekle bürünür. Artık sahnede insanlığın deşifresi eşittir yanılgılar, karşıtlar anlamını yitirirken; gökyüzünün hazzını bir nefeste soluyarak kodlarımızdan kurtuluruz. Ve deşifrelenmenin hazzıyla kilitlerimizden kurtulup; belleğimizde ortak yargıların inancıyla yaşarız sonsuza kadar.

 

Bu yazı, İnsanca Akademi Editör Ekibi’nden Dilan Deniz Emeksiz tarafından düzenlenmiştir.