A’mak-ı Hayal Kitap Analizi

Filibeli Ahmed Hilmi tarafından 1910 yılında yazılmış alegorik bir eserdir. Ahmed Hilmi’nin öğrencilerine felsefe, tasavvuf, arayış ve hakikat yolunda rehberlik etmesi niyetiyle yazmıştır. Adı üzerine okurunu karakterlerle beraber yolculuğa çıkartmayı hedefleyen bir kitaptır. Hayalin derinliklerinde yolculuğu vadeden kitap hakikat arayışının basamaklarını Raci karakteri üzerinden inceleme imkânı sunmaktadır. Peki biraz daha yakından incelersek neler görebiliriz?

 

Raci ve Aynalı Baba Hakkında

Raci benim için ince bıyığı ve kolalı gömleğiyle iş çıkışı arkadaşlarıyla bardak tokuştururken onları felsefe girdabına sürükleyen bir karakterdir. Aynalı baba ise derbeder görünen ama hal ve hareketleriyle hikmetini hissettiren biri. İkili arasında bir öğrenci öğretmen ilişkisi var. Aynalı baba sanatsal anlamda da kendini geliştirmiş, ney ve saz eşliğinde bilgilerini paylaşan bir karakter. Bu yolun ilk basamaklarında Raci’nin acemiliğine de değinilmiş. Aniden değişen bir karakterden ziyade emin adımlarla ilerleyen biri olmuş. Kitap boyu yan yana olmalarına rağmen diyaloglarına çok az şahit oluyoruz. Ben bunun eksikliğini hissetsem de kitabın konu ve anlatım bakımından yoğun olması bunu örttü.

 

Arayış ve Basamaklar

Raci’nin her zaman merak ettiği ama girmediği mezarlık kapısını açık bulmasıyla başlar bu yolculuk. Aynalı Baba’nın da kulübesinin bulunduğu mezarlık mekân olarak çok ince düşünülmüş bir seçim. Hiçliği, varlığı, var oluşu, yaratılışı, iyiyi ve kötüyü anlama yolculuğu bir mezarlıkta başlayabilirdi. Yani hem her şeyin bittiği hem de kimileri için başladığı yerde.

Raci’nin ruhsal yolculuğu kahve kokusu ve ney sesi eşliğinde gerçekleşir. Uyuyan Raci gözünü açtığında çeşitli kişilere ve hayvanlara dönüşür. Örneğin küçük bir çocuğa, bir imparatorluğun prensine, Ayasofya camii müezzinineR, karıncaya, Pisagor ve Eflatun gibi bilginlerle rastlaşan birine dönüşüyor. Her hikâyede sembolik anlatımlar mevcut. İyiyi ve kötüyü savaşçılarla temsil edip bunların mücadelesine ortak oluyoruz. Her savaşın galibi ise ‘aşk’ oluyor.

Kitapta sık sık güzelliğe aldanan kişi profillerine yer verildiğini görüyoruz. Bu kişilerde görülen özelliklerden biriyse yol üzerinde hedeflerinden şaşmaları oluyor. Bu konuyu detaylı olarak “bu kervan nereye gider?” sorusu ile irdeliyoruz. Kendi hayatlarımız üzerinden bakacak olursak bu kervan tek kişilik, yani biziz. Yola çıktığımız ve varacağımız noktayı bilmiyorsak yol boyu bir şeyleri feda etmek durumunda kalıyoruz. Feda ettiğimiz şeylerin kıymetini göstermek adına kitapta 7’şer tane genç kız ve erkeğin feda edildiğini görüyoruz.

Daha nice arayış, öğüt ve sorular kitapta yer alıyor. Peki bu yolculuğun neticesi okur ve Raci tarafından nasıl oluyor?

 

Son Durağa Giderken

Son durak derken Raci’nin yolculuğunun değil ancak kitabın sonunu kastedebiliriz. Çünkü böyle bir yolculuğun sonu yoktur. Bu öyle bir yolculuk ki Raci’nin yolu tımarhaneye dahi düşüyor. Kitabın sonunda Aynalı Babanın hatıra defteriyle birkaç olaya şahit oluyoruz. Bu kısımda gerçek hayattan kesitler var. Bir ailenin kendi içindeki örnek düzeni ve adalet sağlamaya çalışan bir babayı görüyoruz. Başka bir kısmında gençlik iksiri arayışındaki yaşlı bir adamın eşek arayıcılığıyla yanlış yoldan dönüşüne şahit oluyoruz.

Bu hikayelerle kitabı gülümseyerek bitiriyoruz diyebilirim. Hayatımızın her anını bu kadar yoğun bir şekilde tasavvuf ve hakikat arayışıyla geçirmiyor olsak da genel bir arayışın insan fıtratında olduğunu hatırlatan bir kitap. Özellikle de kitabın son düzlüğünde hissediyoruz bunu. En güzel şeyleri bulmamız umuduyla okuyacaklara şimdiden iyi okumalar diliyorum.

 

 

 

 

Diğer yazılarımız; www.insancaakademi.com/blog/

 

Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!