Felsefeye Giriş: Temel Kavramlar 

Felsefe nedir? Bir düşünme eylemi üzerine insanlık yeniden tasarlıyor kendi tanrısını. Felsefeye giriş seviyesinde bir tanım yapmak gerekirse felsefe; insanın anlam ve bilgi arayışının isimlendirilmiş şeklidir. Başka bir deyişle ona bir şekil veren yıllar süren bir süreç içinde belli bir kalıba sahip gibi düşünüle gelmiş olmasıdır. Her şeyden önce sorunun filolojik bir tespitten ve ana vatanı olan Yunan yarımadası mitlerinden sıyrılıp yazının yaratılışına kadar gelen bir sürecin incelenmesi gerekir. Kelime olarak incelendiğinde yunanca kökenli felsefe insanın bir erdem ve değer tanımlaması yaratan mitlerden sonra ortak bir akıl ve uzlaşı arayışında gizli olduğunu düşünüyorum. Bilmediğimiz anlamların peşinden koşarken kendimizi felsefenin kucağında ana vatanında kimi zaman Sokrates’in komşusu kimi zaman Aristo’nun düşmanı olarak bulabiliriz.

Soru: Filozof kimdir?

Felsefenin bir eylem olmasının yanı sıra bu eylemi gerçekleştiren kimseye ise filozof denir. Filozof aydınlanmış değil güneşin, aydınlığın ya da ışığın kendisinin peşinden koşan kimseye denir. Ayrıca felsefenin temel amaçlarından biri doğayı anlamak ve bir cevap bulmaktır. Günümüz felsefesi ilkel felsefeden ne kadar uzaklaşmış görünürse görünsün felsefe, hep aynı yerde bir soru işaretinin ardında başlar.

Diğer yandan filozof ile soru soran kimse arasındaki fark amaçlarıdır. Soru sormak bir eylemdir. Örneğin merakın ve gerekliliğin sonucu şeklinde düşünülebilen sorular pasif sorulardır. Soruları amaçlarına göre sınıflandırmamız gerekirse, bilgi almak için sorulan temel didaktik sorular ve bir tümel üzerine kurulu aktif sorular olarak ayrılabilir. Aktif sorularda amaç felsefenin temel soruları gibi bir cevap bulmak değil bilginin var olmasını sağlayan diyalektiği kurmaktır.

Filozofun sorusunda amaç, bilgiyi tanım olarak vermek değil diyalektiğini kurmaktır.

Bilgi Kuramının Klasik Problemleri

Epistemoloji ya da bilgi kuramı bilginin bilimidir. Öyleyse bilgi kuramını incelemek için öncelikle bir filozof gibi doğru soruyu sormalıyız.

Bilgi nedir?

Bilgi, insan zihnindeki bilişsel eylemler ve bilişsel sonuçlarının bütünüdür. Yani bilişsel eylemlerimiz, evrene bir anlam vermemize yarayan duyularımız, aklımız ve her ikisini de kapsayan metafizik algımızdır. Bilgiyi kullanma becerimiz algımızın ve idrak yeteneğimizin vasıtasıyla mümkün olur. Bilimsel sav, bilincin bilişsel savlar yardımıyla algılarımızın ve idrakimizin beraberce çalıştığı bir savdır. Bilimsel sav oluştururken yalnızca aklımız değil duyularımız ve duyuların metafiziği olan algılarımız da çok önemlidir. Zamanı gelmiş her bilişsel eylem bilimsel bir sava dönüşmek adına pasif bir durumdadır.

Başka bir deyişle sorulmamış her soru zamanı geldiğinde sorulmayı bekler durumdadır. Ayrıca bilimsel savların insan zihninden ayrılan en değerli yanları insan bilincinin ötesinde bir anlama sahip olmalarıdır. Bu sebeple ki bilimsel savları bir bilişsel eylem olarak düşünmek yanlış olacaktır.

Bilgi Kuramının Problemleri: Doğruluk Nedir?

Doğruluk bilgi üzerine kurulan epistemolojinin temel sorunudur. Bir bilgiyi tanımlarken onun doğruluğu ve yanlışlığı üzerine de bir bilimsel tanım yapma gerekliliği doğar. Bu bilgi kuramının temel sorunudur. Peki doğruluğun özü nedir? Bir olgu nerede doğruluğun sınırını aşıp yanlışlığın topraklarını işgal etmeye başlar? Tanım gereği doğru, kusursuzdur. Yanlış, doğrunun var olabilmesi için kusurları sahiplenmekten başka çaresi olmayan suni bir tanımdır.

Dünyadaki tüm kusurlu dairelerin kusursuz bir daireyi tanımlamak için bir sabiti- pi sayısını– kabul etmeleri gibi yanlış da doğrunun var olabilmesi için tüm kusurları kendi bünyesinde taşır. Doğruluğun özüyle ilgili verilmiş cevaplar doğruluğun kendisinden oldukça uzakta konumlanmış durumdadır. Yani “Doğru neye denir?” sorusunun cevabı, bize doğrunun özü hakkında bir cevap vermekte yetersiz kalır. Bu nedenle neyin doğru olduğu ile doğrunun ne olduğu birbirinden ayrı cevaplanması gereken sorulardır. Örneğin doğru bir bilgi tanımı gereği diyalektik bir sentezle keşfedilebilir. Buna en basit örneklerden biri, Dünya ile güneş arasındaki uzaklığın hesabı gibi nicel sorulardır. Bu soruların doğruluğunu nicel analiz yöntemleri ile ispatlamak mümkündür. Ancak doğru bilgi olarak bulunmuş herhangi bir “x” büyüklüğünün ispatı bize doğrunun ne olduğuyla ilgili bir bilgi vermemektedir.

Bilgi Kuramının İkinci Problemi: Bilginin Kaynakları

Bilgi, bir dayanak noktası ya da ön kabul olmadan tanımlanamaz. Örneğin, elmanın sarı olduğu bilgisini düşünelim. Sarının tanımını ön kabul olarak almadan bu olgunun doğruluğu ya da yanlışlığı ile ilgili bir tartışma açmak mümkün değildir. Aslında tanımı gereği bilgi bir ön kabul sonucu oluşan bir sonuçtur. Bu problem, her türlü bilginin yalanlanabilir olmasına yol açar. Aslında her bilgi bir başka bilgiyle beraber ayrılamaz bir halde bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak bir kuşkucu şu soruyu sorar: Mademki, bir temele dayanmayan yalın bir bilgi yoktur, o halde bilgiyi tanımlamak nasıl mümkün olur? Bu problemin cevabı kuşkucu görüşçe mümkün değildir. Başka bir deyişle, hiçbir bilgi adına doğruluktan söz edilemez.

Bilgi Kuramının Üçüncü Problemi: Bilginin Sınırları

Bu problemin temeli tanımların başlangıcından insan zihninden çıkar. Zihnimiz bir varoluş algısı olarak başlangıç ve sondan ayrı bir tanım yapmaktan yoksun olarak çalışır. Bu nedenle zihnimiz bilgininde bir başlangıcı sonu olması gerektiğini düşünür. Bu problem aynı zamanda bilginin neyle ilgili olabileceğini, bilginin konusunun nelerle sınırlandırılmasını gerektiğini tanımlayamamamıza yol açar. “Bilginin konusu ne olmadır?” gibi basit görünen bir soru belki de epistemolojideki en büyük problemlerden birini yaratır.

Sonuç:

Sonuç olarak, felsefemiz insanlığın düşüncelerinin bir ispatıdır. Sorular sorulmaya devam ettikçe felsefe bu sorma eylemini devam ettirecektir. Başka bir deyişle doğruyu bulmak için değil, bu yolda öğrenmeye gelişmeye devam etmek için sormaya devam edeceğiz.

KAYNAKÇA:

  1. Özlem, D. (2008). Felsefe ve doğa bilimleri. Notos Kitap Yayıncılık Eğitim Danışmanlık ve Sanal Hizmetler Tic. Ltd. Şti..
  2. Cushing, J. T., & Sarıoğlu, B. Ö. (2006). Fizikte felsefi kavramlar: Felsefe ve bilimsel kuramlar arasındaki tarihsel ilişki. Sabancı Üniversitesi.
  3. Keseroğlu, H. S. (2010). Bilginin bilgisi: Kütüphane ve bilgibilim kuramı sorunsalı. Türk Kütüphaneciliği24(4), 685-704.
  4. Skinner, Q., & Demirhan, A. (1997). Çağdaş temel kuramlar. Vadi Yayınları.
  5. Danto, A. C. (1997). Connections to the world: The basic concepts of philosophy. Univ of California Press.
  6. Wild, J. (1948). Introduction to realistic philosophy.
Muhammet Furkan Dolgun
İstanbul Üniversitesi Fizik bölümünde okuyan, okumayı, yazmayı ve felsefeyi seven bir gezgin.