Kadın Figürünün Betimlenmesi

Araştırmacı Coltrane ve Messineo reklamlar için insanlara varlıkların, oluşumların aslında olması gerektiği gibi olduğunun garantisini veren bir mekanizmadır derler. Aslında reklamlar olması gerekenin olması gerektiği şeklinde var olduğu âlemlerdir ve sunulanlar bulunduğu zaman diliminin en en uygun örneklerini içerir. Bu arabayı alırsanız şöyle bir imajınız olur, ve ya bu çikolatayı alırsanız şöyle bir haz elde edersiniz, ya da bu bankayı tercih ettiğinizde bu olanaklara sahip olursunuz…İdeallerin yaratıldığı ve belki de örnek yaşamların yansıtıldığı bir mekanizmadır diyebiliriz reklamlar için. Uzun yüzyıllardan beri yağlı boya resimler de aslında reklamların bu özelliğini taşır nitelikte, o zamanlarda inanılan ‘doğru’yu ve ‘olması gerekeni yansıtmıştalardır. Zamanının inanç ve erkek egemen sisteminin yarattığı düzen doğrultusunda olması gereken, kadının erkek yaşamına tabi olmasıdır. Buna bağlı olarak yağlı boya resimlerde, kadın ve sosyal varlığı erkeğin sosyal varlığından farklı yansıtılmıştır.

Erkeğin resmedilişi somutlaştırdığı güç vaadine bağlıdır. Yani öyle bir resmedilir ki aktiflik, güç ondadır ve başkalarının üzerinde etkili oluşu onu tanımlar. Öte yandan kadının resmedilen sosyal varlığının pasifliği ona ne yapılabileceği ile ilgilidir. Zamanın sanatına yansıyan düşünce kadın olarak doğmanın tanımını yapar; erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çerçevelenmiş bir yerde doğmaktır. Dolayısıyla kadın, ideal izleyici olarak tanımlanan erkeğe nasıl görünüyor olduğunu yani kendisini sürekli izlemek zorundadır. Basitçe söylemek gerekirse erkeğin eyleme geçtiği (act), kadının göründüğü (appear) bir alem yaratılmıştır. Erkek kadına bakar, kadın kendine bakılışını izler. Bu hem portre edilen kadın erkek ilişkisini hem de kadının kendiyle olan ilişkisini anlatır. Bu süreç de kadını metalaştırır ve daha net belirtmek gerekirse onu ‘görünüş (Sight)’e çevirir. Bu sürecin en net görüldüğü janr ise ‘Nü’dür.

 

Nü ve çıplaklığın farkı nedir?

Çıplaklık etkendir, çıplak olmak kendine çıplak olmaktır. Nü olmak bir başkaları tarafından çıplak görünmektir, nü edilgendir. Çıplak bir bedenin nü olması için bir obje olarak görünmesi gerekir. Çıplaklık bir oluştur, nü ise bir teşhir. Nü’de çıplaklık ana kahraman (Protagonist) erkek uğruna giyilmiş bir kostümdür. Trutat’ın 19. yüzyılda yapmış olduğu eseri bu betimlenen durumu bariz bir şekilde yansıtır niteliktedir. Kadın figürü pasifçe onu süzen izleyicisine bakar. Uzanışından ve bakışlarından, çıplaklığı kendi hislerinin ifadesi değil, seyredenin isteklerine ve hislerine boyun eğişinin ifadesidir. Resmin sağ arka kısmında da bu kadın figürünü izleyen yalnızca bir kişi (ideal izleyici erkek) olmadığını fark ettiren bir erkek figür gizlenmiştir. Ancak resmedilen kadının bakışları hala ana kahraman olan izleyicide, resmin ve kendisinin sahibindedir.

Resimlerin bazen çıplak erkek figürü de içerdiği doğrudur. Fakat kadın figürünün ilgisi çok nadiren yine resimde bulunan erkeğe yöneltilmiştir. Kadının bakışları yine izleyicidedir. Kadının bakışlarının resimdeki erkeğe yöneltildiği durumlarda amaç; ideal izleyici erkeğin, kendini erkek figürünün yerine koyabilmesini kolaylaştırmaktır.

Resmedilen çıplak erkek bedenlerinin bulunduğu en bilindik tablolardan biri olan ‘Paris’in Yargısı’, yargı konseptini ortaya atar. Yargılanan unsurlar kadınlardan başkası değildir. Paris, en güzel bulduğu kadına elma verir. Güzellik yalnızca kadınlar arasında bir rekabete dönüştürülür. ‘Güzel’ yargısını alamayanlar güzel sayılmaz sadece ödüllendirilen güzeldir. Sistemin benzer örüntülerinin zamanının eserlerine yansıtıldığını bu örnekte de görebiliriz; ödülü veren erkektir (etken), yargılanan ise kadın (edilgen).

Modern sanatın isyanı

Sonraki zamanlarda nü algısı sorgulanmaya başlamıştır, kadının pasif ve izlenen olması gerektiği konusundaki ideal yıkılmıştır. Bunu daha önceki zamanlara ait olan Titian’ın Venus’ü (sol) ve Manet’nin Olympia’sı (sağ) karşılaştırmasında da görebiliriz. Titian’ın kadın betimlemesini yazının önceki kısımlarında bahsettiğimiz özellikler oluşturuyor. Ancak Manet’nin betimlemesinde kadının kendi bedeni üzerindeki hakimiyeti ve kendine güvenini göz ardı etmek mümkün olmuyor. Aktif bir şekilde izleyiciye bakıyor, pasif bir şekilde boyunduruk altında olduğu yansımamış gözlerine bu sefer. Ellerinin duruşu da kendi bedeni üzerindeki etkinliğini yansıtıyor. Birinde yavru köpeğin usulca uyuyuşu, diğerinde siyah kedinin dimdik belki de biraz düşmanca olan kuyruğu meydan okurcasına duruyor. Kısaca, modern sanatın nü geleneğine isyanını ve eleştirisini seyrediyoruz bu eserde.

 

Nü geleneği sarsılmış olsa da günümüzdeki reklamlar, medya, gazetecilik ve hatta maalesef gerçek hayat, geleneğin direttiği fikirleri sürdürmekle kalmayıp yaygınlaştırıp normalleştiriyor. Bunun yönü değiştirmek, farkındalık yaratmaksa hepimizin sayesinde gerçekleşecek.

 Kaynakça

Aktan, G. (2015). Resim Sanatında Kadın Figürü Betimlemeleri (Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Eskişehir). Retrieved from https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=77DOSkmcHG6enA3J18iWWg&no=wb-Zp-U6pEwTniKyi2J0xQ

Coltrane, S., Messineo, M. (2000). The perpetuation of subtle prejudice: Race and gender imagery in 1990s television advertising. Sex Roles, 5(42), 363-88.

Berger, J. (1972). Chapter 2 & 3. Ways of Seeing (pp. 35-65). Penguin Books.

Kim, A. H. (2014, April 22). Olympia: Art of Protest. The Harvard Crimson. https://www.thecrimson.com/column/the-art-of-protest/article/2014/4/22/art-of-protest-olympia/#:~:text=Manet%20takes%20Titian’s%20%E2%80%9CVenus%20of,is%20the%20same%20as%20Venus’s