KIRIK CAMLAR TEORİSİ

 

Üzüm üzüme baka baka kararır mı? Yoksa zaten tek bir üzüm kararmaya yeter mi? Peki karardığı için sadece o üzümü suçlamak doğru mudur? Diğerlerinin hiç mi suçu yoktur? Belki de iyi bir çevrede değildi ve yanlış üzümlerin arasındaydı? Bu yüzden çevresinin bir ürünü oldu… Bu paradoksal soruyla beraber sizi bir kargaşanın,  tüm bu kararmaların bilimsel olarak incelendiği kırık camlar teorisini incelemeye davet ediyorum. Belki de bu hikayedeki en masum kişi üzümdü ama biz bunca zaman yanlış bildik…

 

Kırık Camlar (Pencereler) Teorisinin Doğuşu

Esasında bu teorinin kökeni Amerikalı Sosyal Psikolog Philip Zimbardo’nun yaptığı bir deneyle hayatımıza girmiştir. Daha sonra George Kelling ve James Wilson adlı iki psikoloğun 1982 yılında Atlantic Monthly adlı dergisinde polis ve mahalle güvenliğini ele aldıkları bir makale de yerini aldı. (Temir, 2020).

 

Peki Nedir Bu Teori?

Philip Zimbardo Amerika’nın New York eyaletinde oldukça fakir ve yüksek suç oranlarıyla ünlü olan Bronx ile Kaliforniya’nın zengin ve düşük suç oranlarıyla bilinen bölgesi olan Palo Alto’ya, benzer renk ve modelde bir araba konulmasını ister. Bronx’taki araba ilk dakikalarda kullanılamaz hale getirilmiş, camları, arabanın içi parçalanmış ya da değerli eşyaları çalınmıştı. Ancak Palo Alto’daki araca ise 1 hafta boyunca kimse dokunmamıştır. Bunun üzerine Zimbardo aracın camların kırılmasını talep etmesinin ardından o arabanın da akıbeti Bronx’taki arabayla aynı hale gelmiştir. Deneyin sonucunda da bu vandallığı gerçekleştirenlerin “saygın (!) beyazlar” olduğu ortaya çıkmıştır (Temir, 2020) .

Bu mantıkla bakıldığında  Kelling ve Wilson makalelerinde şöyle bir sonuca varmışlardır. Mahalledeki çarpıklık oranı arttıkça potansiyel suçlular o bölgeyi olumsuz anlamda etkilemiştir. Aynı zamanda daha ciddi suçların işlenmesine ön ayak olduğu vurgulanmıştır (Miller, 2014).

Ancak bu teori sosyo-ekonomik statüden kaynaklanmaz. Genellikle insanlar düzgün işleyen bir düzene saygı gösterme eğilimindedirler. Düzensizliklerin oluştuğu ve bunlara müdahale edilmediğinin fark edilmesiyle birlikte bu saygının ortadan kalkma ihtimali artmaktadır. Bir cam kırılmış ve tamir edilmiyorsa kimse bunu önemsemiyor ve kimse bununla ilgilenmiyor manasına gelmektedir. Bu ise “diğerini de kırabilirsin” mesajı olarak algılanmaktadır. Herkesin böyle davranacağı iddia edilemez ancak bazılarının böyle davranacağı kesindir.

1-Potansiyel Suçlu Kimlere Denir? 

Cambridge Sözlük’e göre suçlu (criminal) sözcüğünü suç işleyen kişi (someone who comits a crime) olarak tanımlanmaktadır. Ancak Kelling ve Wilson’a göre (potansiyel) suçlular kategorisine girenler serseriler, sarhoşlar, dilenciler, seks işçileri, denetimsiz ergenler, mental açıdan hasta olanlar ve mahalle kabadayıları olarak geniş bir yelpazede kategorize edilmiştir.

Daha sonraki çalışmalar bu insanları tek bir kategorinin altında birleştirerek yeni bir fenomen ortaya çıkartmışlardır: signs of social disorder (sosyal düzensizlik belirtileri). Kelling ve Wilson fiziksel bozuklukları ise yanmış-harap binalar, çirkin duvar yazıları ve yarım inşaatlar olarak değerlendirmiştir. Gerçekten de çevrenize zönüp baktığınızda mutlaka bu tanımlanan durumları etrafınızda bulabilirsiniz. Genelde sosyoekonomik durumu düşük, dezavantajlı grupların ve olayların da yaşandığına şahit olabilirsiniz. Hatta gettolaşmış mahalleler de belirli sembole, sözlere de rastlayabilirsiniz (Miller, 2014).

2-Potansiyel Suçlu Kimlere Denir? 

Yine aynı çalışmadaki bir başka veriye göre de araştırmacılar polislerin tavır ve tutumlarını oldukça eleştirmişlerdir. Motorla atılan polis devriyelerinde sorunlara müdahale etme eğilimi daha sert ve hızlıdır. Fakat yayan atılan polis devriyelerinde ise emniyet güçlerinin takındıkları tavırdan dolayı mahallelerde fiziksel ve sosyal düzensizliklere neden olmaktadır. Bunun sebebi ise motorlu polisler, sürdükleri aracı bir güç olarak kullanmaktadır. Bu durumda sosyal düzensiz gruplar üzerinde bir korkuya neden olmaktadırlar. Böylece bu muhitte yaşayan insanlar maalesef iki seçim arasında kalmaktadırlar; ya mahalleden uzaklaşacaklar ya da düzene ayak uyduracaklar. Elbette, mahalleden taşınma imkanı olanlar yaşadıkları yerden kolayca kopup uzaklaşmaktadırlar. Ancak böyle bir imkanı olmayan diğer sakinler ise yavaş yavaş çevrelerinden ayrışmakta ve sosyal geri çekilme yaşamaktadırlar. Dolayısıyla bu az etkileşim ne yazık ki sosyal kontrolü azaltmakta ve mahalle suçluların kocaman bir mutfağı olmaktadır.

Yani, kırık camlar teorisi önce mahalle sakinlerinin “suç” korkusunu besleyecek sonrasında sosyal izolasyona sebep olacak ve en nihayetinde de sosyal kontrol azalarak “suç” işleme oranının artmasına zemin hazırlayacaktır. Korku ve geri çekilme döngüsü, işlenen suçun yaptırımsız kalması halinde de bir daha hiç kırılmayacaktır. Fakat kırık camlar teorisi, toplum-suç, suç korkusu olgularını işleyen ilk fenomen değildir. Sosyal psikolojinin incivilities thesis yani kabalıklar tezinin 4.nesil uyarlanmasıdır (Miller, 2014).

 

Kabalıklar Tezi Nedir?

Kabalık veya düzensizlik suç teorilerinin kolluk kuvvetleri, yasaklar, kolektif-toplumsal bilinçaltını beslemesi olayıdır. Çoklu fiziksel kabalıklar, örneğin; yerlere çöp atma, sigara izmariti atma, çirkin grafitiler, bakımsız inşaatlar veya evler fiziksel bozulmayı hızlandırmaktadır. Kabalıklar tezi esasında, mahalle sakinlerinin yaşadığı yeri suçtan koruyamayacakları konusunda önemli sembol haline gelmiştir. Nitekim, mahalle sakinlerinin bu sembole tepkisini sosyal geri çekilme yaşayarak gösterdikleri varsayılmaktadır. Ancak pek az ampirik çalışma bu fiziksel kabalıkların gerçek suçla ilişkili olup olmadığını test etmektedir. Ayrıca, bu geri çekilmeye bağlı korkunun minör kabalığın veya komşuluk ilişkilerindeki bozulmanın bir işareti olarak düşünülmektedir. Bu korku kabalıklar tezinde bireysel bir koşul olarak görülür. Kırık camlar teorisi ise daha ekolojik yani çevresel-toplumsal koşullara odaklanmaktadır. (Barbara-Brown 2004). Bu konuyu daha da açıklığa kavuşturmak için şöyle bir örnek verelim.

Örneğin, mahallenizde yaşayan kaçak bir mülteciyi düşünün. Ondan başka hiçbir mülteci yok ancak mahalledeki tüm fiziksel düzensizlikler onun oraya yerleşmesiyle baş gösteriyor olsun. Sizin sokağa çıkamıyor ve komşularınızla ilişkilerinizi kesiyorsunuz fakat diğer mahalle sakinleri gündelik hayatına rahatça devam ediyor o halde bu durum kabalıklar tezine aittir. Korkunuz bireyseldir. Bazı illerin bazı bölgelerinde mültecilerin gettolaştığına şahit olmuşsunuzdur. O kadar kalabalık gruplar halinde dolaşırlar ki kendi vatandaşınızı göremezsiniz bile. İşte o gettoların birinde yaşadığınızı düşünelim. Sizinle beraber yaşayan diğer sakinler de bu gruplar yüzünden çok az sosyalleşiyor ve can korkusuyla diken üstüne hissediyorsanız işte bu Kırık Camlar Teorisidir. Sorun daha büyük ve birçok kişiyi de etkilemektedir.

İyi haber şu ki araştırmacılar, place attachment yani mekansal aidiyetin aradaki bağı kuvvetlendireceğine ve daha güçlü iletişimin kurulacağına yardımcı olabileceğini göstermektedir. Fakat araştırmacıların emin olmadığı bir konu ise gerçek suç ve algılanan suç arasındaki farklardır. Yani suç olayını mahalle sakinlerini nasıl algılıyor? Bu konu fazlasıyla subjektif olduğu için tam olarak net bir noktaya varılamamaktadır  (Barbara-Brown 2004).

Polisin Stratejileri ve Etkileri

Ülkelerin kendilerine göre olan güvenlik ve asayiş politikaları farklı olsa da önemli ve evrensel olan tek şey yasadaki boşluklardır. Politikalar da insan yapımı olduğu için yürütmede bazı aksaklıklar olabilmektedir. Özellikle kullanılan yöntemlerin sert ve etkisiz oluşu ise bu teori için eleştiri yağmuruna tutulmaktadır. Dolayısıyla araştırmacılar teorinin doğruluğunu ölçmek için bu çalışmada birçok farklı parametre kullanmıştır. Bunlardan bazıları; polise düşen çağrılar, çağrılara müdahale etme hızı, sistematik sosyal gözlem, dosyaya işlenmesi, yerel anketler, ev paylaşımı, özel mülkiyet vb. (Barbara-Brown 2004).

Özel Mülkiyet ve Kırık Camlar Teorisiyle İlişkisi

Batı toplumlarında paylaşımlı shared mülkiyet bize göre çok daha yaygındır. Evin bazı bölümleri ortak kullanıma açıktır. Genelde özel alanlar sadece kişilerin odalarıdır. Bununla birlikte kiracıların genç oluşu, sürekli ev değiştiren kişiler olması suç işleme risklerini arttırmaktadır. Ayrıca, komşuluğu, sosyal normları ve ilişkileri daha da zayıflatmaktadır. Fakat bu araştırmadaki eksik yön şudur, Batı toplumlarında kiralık mülkler genelde küçüktür. Ayrıca binalardaki ses yalıtımı yetersizdir ve ev sahiplerinin olayı polise bildirme sıklığı daha çok artmaktadır.

Ek olarak, araştırmanın bir başka bulgusu kiralık yapıların daha fazla kullanıma ve  yıpranmaya açık olduğu, kabalığın (incivilities) görülme olasılığıyla doğru orantılıdır. (Brown, 2014).

Ling’in 2017’de yaptığı bir araştırmaya göre yerleşim istikrarı yani bir muhitte/yerde kalma oranı ne kadar artarsa kolektif faydalılık (collective efficacy) o kadar artmaktadır. (Ren ve Ling, 2017).

 

Özetle, biz çevrenin ürünüyüz, çevre de bizim ürünümüz. Aslında yaptığımız her hareket bir kelebek etkisidir. İyliği ya da kötülüğü beslememiz bize bağlıdır. İyilik tarafını yeşertince alacağımız ürün de bununla alakalıdır. Peki ya siz ne tarafı yeşerteceksiniz?

 

Kaynakça:

Brown, B.B., Perkins, D.D., Brown, G. (2004). Incivilities, place attachment and crime: Block and individiual effects. Journal of Environmental Psychology, 24, 359-371.

doi:10.1016/j.jenvp.2004.01.001

Doğan, İ.H., Sevinç, B. (2011). Suç teorileri ve şehir güvenliği: Bitlis iliyle ilgili genel bir değerlendirme. Polis Bilimleri Dergisi, 13(4), 27-53.

Ling, R. (2017). Broken windows theory and citizen engagement in crime prevention. Justice Quarterly, 1(30). https://doi.org/10.1080/07418825.2017.1374434

Miller, J. Mitchell (2014). The encyclopedia of theoretical criminology || broken windows theory. , (), 1–4. doi:10.1002/9781118517390.wbetc127Temir, E. (2020). Kırık camlar teorisinin kurum kültürüne uyarlanabilirliği. Kastamonu İletişim Araştırmaları Dergisi, 4. E-ISSN: 2667-727X

 

İnsanca akademi youtube hesabında gezinerek yeni hikayeler keşfedebilirsiniz.

Bu yazı, İnsanca Akademi Editör Ekibi’nden Mine Güven tarafından düzenlenmiştir.