TANRI DÜŞÜNCESİ VE EVREN TASAVVURUNDA İNSANIN KONUMU

Tanrı Düşüncesinin Oluşma Süreci

Tanrı, evren tasavvurunda ele alınan bilinçli bir güçtür. Dolayısıyla, evren tasavvurunun tanımında yer almasa bile, evren tasavvuru düşüncesine içkindir1. Başka bir deyişle; evren tasavvuru, Tanrı’nın eylemlerini açıklama anlamına da gelmektedir. Mezarların ilk yapılma tarihi, 35 bin yıl öncesine dayanıyor ve bu tarih itibari ile Tanrı düşüncesi var diyebiliyoruz. Çünkü, mezarlar öte dünya tasvirlerinin oluştuğunu gösterir. Tanrı düşüncesi; tanrılar hakkındaki düşünceleri incelediğimizde, tanrılar tarafından insana verilmiş gibi anlaşılabilir. Çünkü insan, ilk tanrılar ortamında yaratılmakta ve tanrılarla aynı ortamda yaşamaktadır. Yaşama ortamının ortaklığı ve özellikle de insanın tanrısal alandan çıkarılması eylemi insanı, Tanrı ya da tanrılar hakkında bilinç sahibi yapmaktadır. Medeniyetler aşamasında; insanlar, her şeyin ve insanın Tanrı ya da tanrılar tarafından yapıldıkları-yaratıldıkları inancıyla büyümektedirler. İnsan ile ilgili köken efsanelerinde, insanın nasıl ortaya çıktığı ve tanrılarla ilişkilerinin neler olduğu açıklanmaktadır.

Tanrı ve Kendini Bildirmesi

Tanrı’nın kendisini bildirmesi apaçık şekilde Sami dinlerde şekillenmiştir. Âdem’e ruhundan üflemesi, ona adlarını bildirmesi, yasaklar koyması, aralıklı olarak peygamber göndermesi, peygamberlerle diyalog kurması, Tanrı’nın kendini en açık bildirme şeklidir. Bununla birlikte vahiy temelli kutsal kitaplar, Tanrı’nın kendini bildirmesinin bir başka yönüdür.  Yani Tanrı ya da tanrıların kendisini bildirmesi, genellikle insanın yaptığı eylemler sonucu şekillenen kurallar ve cezalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurallar ve kurallara uymama durumunda cezalandırılması, toplumsal düzenin korunması ve kuralları sürekli hâle getirmesidir.

Başka şekilde açıklarsak, toplumsal düzenin korunması ve en önemlisi sürekliliği de Tanrı düşüncesinin kaynakları arasındadır. Ayrıca Tanrı’nın ilk hareket ettirici kabul edilmesinin nedeni, bilinç sahibi bir varlık olarak, kendi kendine yeterli olmasıdır. Yani, herhangi bir varlığa ihtiyaç duymamasıdır. Üstelik Tanrı’nın, bilinç sahibi olması ve kendi kendine yeterliliği, evrensel düzenin gerçekleşmesini sağlamaktadır. Mutlak Tanrı anlayışı, sadece Sami dinlerinde görülmektedir. Bu anlayışın temelinde, ebedi olan kişiselleştirilmiş bir Tanrı inancı, insanın tam olarak anlayamadığı nedenlerden dolayı, evreni ve insanı yaratmış olduğu düşüncesi vardır.

 

Evren Tasavvuru

İnsanın var oluşunu belirleyen en büyük düzenli kavramdır evren. Evren tasavvuru da, insanın evrendeki yerini ve kültürel bağlamda kendini gerçekleştirmesini konu edinmektedir.

Evrenle açıklanan varlığından dolayı, insanın evrenle ilgili düşünceleri, sürekli hale gelmiştir. Evrenin katmanları; gök, yer ve yer altı şeklinde açıklanıyor. Gök; Evrenin üst bölgesi olan ve insan için ulaşılamaz olandır. Her zaman hayranlıkla izleniyor ve baş tapınma unsuru olmuştur. M. Eliade’ye göre, sonsuz ve aşkın nitelikleriyle tanınan gök, insan ve yaşama gücünün temsil edemediği bambaşka bir şeyi yani Tanrı’yı, mükemmel bir biçimde temsil etmektedir.  Yer; canlıların yaşama alanı olup, evrenin orta kısmını temsil etmektedir. Yaşama alanı olması nedeni ile bütün duygu, düşünce ve eylemleri yeryüzü ortamında gerçekleşmektedir. Yer altı; evrenin alt katmanı olup, olumsuz tasvir edildiği kadar olumlu özelliklerle de anlatılmaktadır. Yer altı kavramı, ölüler âlemi ve kötü olan bütün kavramlar ile ilişkilendirilmiştir. Öte yandan, kısmen ana rahmiyle ilişkisinden ama daha çok, ekinlerin ve baharın yeşil çimenlerinin topraktan fışkırmasından dolayı, doğurganlığın simgesidir.

 

İnsanın Konumu

İnsan, evren tasavvurunun merkezinde bulunuyor ve tamamını belirliyor. Evren tasavvuru, insanın var oluşunu açıklar niteliktedir. İnsan, kendisini evrenin en değerli varlığı olarak kabul etmemektedir. Tanrılar, evrenin temel ilkeleri ve ruhlardan sonra, insan kendini öne çıkarmaktadır. Köken konuları dile getirirken insan, kendi varlığının da nasıl oluştuğunu açıklamaktadır. Yaratılanların yaratılma gerekçeleri bu köken efsanelerinde ortaya çıkmıştır. İnsanın temel ihtiyaçları arasında olan beslenme sorunu, insan yaratılmadan önce hazır hale getirilmiştir. Aden’den çıkarılmadan önce insanın, yaratılış aşamasında dünyaya hâkim olması istenmektedir. Aden, yaratılıştan itibaren, var oluşu devamlı kılmak için sürekli mücadele girişimlerinde bulunuyor. İnsan olmanın en önemli özelliğinin ilk kuralı, kendi aklı aracılığı ile ihtiyaçlarını gidererek, varlığının sürekliğini sağlamaktır. Bu süreklilik kısır döngüde devam ederek insanın trajik varlık olmasına sebebiyet vermiştir.

1.Varlığın yapısına karışmış bulunan, varlığın içinde var olan.