Tarihin İçinden: They Shall Not Grow Old
They Shall Not Grow Old (2018)
They Shall Not Grow Old (Yaşlanmayanlar), I. Dünya Savaş’nın askerlerin gözünden anlatıldığı; Peter Jackson’ın yönetmenliğini üstlendiği, en kaliteli belgesellerden birisidir. Belgeselin yapımında savaş yıllarında çekilmiş siyah beyaz sessiz görüntüler çağımızın teknolojisi ile düzenlenmiş ve gerekli seslendirmelerin eklendiği halleri kullanılmıştır. Belgeselin anlatımı ise savaşa bizzat katılmış İngiliz askerlerin röportaj kayıtlarından seçilerek yapılmıştır. Bu yazıda anlatım kolaylığı için alıntılanan röportaj kayıtlarındaki kişilere anlatıcı diyeceğim.
They Shall Not Grow Old İlk İzlenim
They Shall Not Grow Old, belgeselden öte bir film izliyormuşsunuz hissiyatı veriyor. Sizde anlatıcılarla birlikte olay örgüsünü adeta yaşayarak, empati kurabiliyorsunuz. Ayrıca atalarımızın içinde bulunduğu I. Dünya Savaşı’na farklı bir perspektiften bakabiliyorsunuz.
Belgeselin uzunluğu 1 saat 40 dakika ve IMDB platformunda izleyicilerden (8.6) puan almış. Tarih severlerin henüz izlemedilerse, vakit kaybetmeden izlemek isteyecekleri bir yapım olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ayrıca belgesel savaşı anlattığı için her yaş grubunun izlememesi gerektiğini belirtmeliyim. Şöyle ki, belgesel içerisinde kullanılan görüntüler sansürlenmemiş ve ek olarak renklendirilmiş. Görüntüler ile savaşın dehşeti tüm çıplaklığı ile gözler önüne serilmeye çalışılmış ve bu kanaatimce başarılı olmuş. Durum böyleyken, 18 yaşından küçük okurların belgeseli ilerde izlemek üzere listelerine almasını tavsiye ediyorum.
They Shall Not Grow Old İnceleme
Belgesel henüz savaşa neden olacak Almanya-İngiltere gerginliğinin hissedilmesinin anlatımı ile başlıyor. Belgeselin anlatıcıları, yani savaştan sağ çıkmayı başarmış dönemin gençleri, savaşa gönüllü olarak nasıl katıldıklarından söz ediyorlar. Anlatıcılar I. Dünya Savaşı öncesinde İngiltere’de askere alınma yaşı olan 19’dan küçük olmalarına rağmen yalan söyleyerek askere kayıt olmuşlar. Ne yaptıklarının bilincinde olmayacak yaştayken, savaşın tam ortasına hızlıca dahil olduklarını görüyoruz. Aldıkları 6 haftalık eğitimin ardından kısıtlı imkanlar ile cepheye gönderilmişler. Kısıtlı imkanları biraz açıklayacak olursak; temiz tutmaları zorunlu olan sayılı giyecekler, sınırlı yiyecekler ve hijyen koşullarından yoksun yaşam koşulları diyebiliriz. Batı cephesinde görev alan anlatıcılar, savaş içerisinde siperlerde ve cephe hattının gerisinde günlük yaşamı kendi yaşadıkları ile açıklarken renklendirilmiş görüntüler savaş ortamını çok daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Anlatıcıların savaş içerisinde üstleri ile olan ilişkilerini, arkadaşları ile kurdukları bağları ve tüm hissettiklerini beklentinin çok üzerinde ifade ettiklerini görebilirsiniz. Böyle betimleyici bir anlatıma ulaşmalarını sağlayan hususa ise bölümün sonunda değineceğim.
Ateş Hattında Askerler
Ateş hattında askerlerin kendi arkadaşlarıyla olan ilişkisi ve düşman kuvvetlerine bakış açısı; savaş kavramını ve gerekliliğini yeniden değerlendirmenize neden olabilir. Askerlerin içinde bulunduğu koşullar ise insanın tahammül sınırlarının çok ötesinde. Günümüzde temel ihtiyaç olarak belki de aklımıza gelmeyecek olan uykunun bile lüks olduğu bir ortam söz konusu.
Anlatıcıların olayları ve ortamı nasıl normalleştiği, ölüme ve birilerini kaybetmeye ne denli alıştığı renkli materyaller ile desteklendiğinde insanı gerçekten ürpertiyor. İngiliz kuvvetleri savaş içerisinde taarruza geçtiğinde anlatıcılar ne ile karşılaştıklarını ve neler yaptıklarını soğukkanlılık ile anlatıyorlar. Bu kısımda ne ifade ettiğimi çok daha iyi anlayacaksınız.
Savaşın sonlarına doğru Alman askerler ile olan ilişkileri ve hiçbir şey olmamışçasına yaptıkları sohbetler değer yargılarını alt üst ediyor. Anlatıcılar görevleri bittikten sonra evlerine döndüklerinde ise tüm bu yaşadıklarından bahsedemeyeceklerini fark ediyorlar. Ayrıca savaş sonrasında artan işsizlik nedeniyle iş dahi bulamıyorlar. Yaşadıklarını sadece asker arkadaşları ile paylaşabilmişler. Beni en çok şaşırtan olay ise kasiyer olarak çalışan bir anlatıcının anısı oldu. Ancak bunu izleyerek görmenizin daha doğru olacağını düşünüyorum.
Savaşın merkezinde yer alan askerler uzun süre günlük hayata adapte olamamışlar ve iç dünyalarında muhakemeler yapmaya itilmişler. Kullandıkları kelimelerin derinliğini çeviri olsa dahi anlayabiliyorsunuz. Hem psikolojik hem de sosyolojik açıdan bir çok kavramı derinden inceleyen bu belgeselin; bir başyapıt niteliğinde olduğunu söyleyebilirim.
They Shall Not Grow Old’u nasıl izleyebilirim?
Belgesel yayınlandığında tüm dünyada vizyona girmemiş; sonrasında da Amazon Prime üzerinde yayınlanmasına rağmen yalnızca Birleşik Krallık üzerinden ulaşım sağlanabiliyor. Telif haklarına dikkat ederek, Türkiye’de izlemek henüz mümkün değil gibi gözüküyor.
Diğer yazılarımız; www.insancaakademi.com/blog/
Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!
Yorumlar