ALGININ EN RENKLİ HALİ: SİNESTEZİ

ALGININ EN RENKLİ HALİ: SİNESTEZİ

Bazı anlarda, bazı şeylerin “farklı” bir şey hissettirdiğini düşünürüz. Renkler, sayılar zihnimizde çok farklı yerlere tekabül ederler. Bir rengin tadını dilimizde hissederiz, sayıların cinsiyeti varmış gibi düşünürüz ya da müzik notalarının kokusunu duyumsarız. Birden fazla bilişsel duyunun aynı anda çalışması kulağa bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi gelse de nitekim özel bir güç olarak sayılabilir aslında. Psikoloji literatürüde bu durumu “Sinestezi” olarak adlandırmıştır. Peki nedir bu “Sinestezi?”

Sinestezinin Tarihçesi

Sinestezinin ortaya çıkışı çok kesin olmasa da Antik Yunan’da çeşitli sinestetik vakalara rastlanmıştır. Örneğin, Pisagor M.Ö 500 yılında sinestezi kavramını ortaya atmıştır. İlerleyen birkaç asır sonra Oxford Üniversitesi’nde, kör bir adamın korna sesi duyunca kendisinde kırmızı rengini çağrıştırdığına dair ilk vaka bildirilmiştir. Her ne kadar son zamanlarda popüler bilimin gözdesi haline gelse de kökleri oldukça eskiye dayanabildiğini söylemek mümkündür. Terminolojik anlamına bakacak olduğumuzda ise “Sinestezi” yani “Synaesthesia”  Yunanca’da “sin” (birlikte) ile “aisthesis” (his) kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir kelimedir. Sözcük anlamı ise  “Sinir bilimsel bir alt yapıya dayanmaktadır ve belirli tanımıyla, temel anlama yeteneği veya duyulara bağlı sinirsel bir yolun, istem dışında ve gayritabii bir halde ikincil bir duyu yolunun veya algıyla ilgili sinir yolunu aktifleştirmesiyle tanımlanmaktadır (Bakırcı, 2013).”

Sinestezinin Genel Özellikleri ve Türleri

Sinestezi köklerini erken çocukluktan yani 4 yaş öncesinden alır. Öğrenme prensibiyle çalışmaktan ziyade varoluştan gelir ve ömür boyu değişmeden devam etmektedir. Tıp literatüründe “Algı bozukluğu” olarak tanımlansa da zekâ geriliği, halüsinasyon veya sanrıyla herhangi bir bağlantısı yoktur aslında. Hatta sinesteziye sahip olanların IQ puanları normaldir. Görülme sıklığı toplumun genel popülasyonunda oldukça nadirdir. 2008 yılında her 2000 kişiden 1’inde sinesteziye rastlanılmaktadır. Bununla beraber “Sinestetlerin” %10’unun eşcinsel olduğuna dair bilgilerde mevcuttur. Kadınlardaki görülme sıklığı erkeklere nazaran daha fazladır. Plastik sanatlarda kendisini son derece ortaya koyan sinestetlerin gördükleri rüyalarda renklidir. Sinestezinin ortaya çıktığı alanlar mevsimler, aylar, günler, rakamlar şeklindedir ve her biri, bir ya da birden fazla bağlantılıdır ve her sinestetin bu renk eşleşmesi biriciktir.

Sinestezinin türlerini ele alacak olduğumuzda ise temelde iki ayrılır. Bunlar “Bağlantısal” ve “Yansıtmalı” sinestezi olarak adlandırılır. Yansıtmalı türünde, renk-harf-sayı üçlemesi yer alırken, bağlantısal yansıtmada ise yaşanılan anın ve onun oluşturduğu hissin ya da duygunun eşleşmesi hakimdir. Popülasyonda en yaygın olan harf ve renk sinestezinde insanlar bir harfi bir renkle eşleştirmektedirler. Örneğin bir kelime,  sinestetik birisi için mor, pembe ya da kırmızı renginde olabilir.

BEYNİN BÖLGELERİ

Beynin farklı bölgeleri bu noktada aynı anda konuşan iki yaramaz öğrenci gibidir. Rakam ve renk sinestezisinde 5 rakamı her sinestetik için farklı renkler olarak kodlanabiliyor. Seslerin, renklerle kodlandığı sinestezi türü olan “Kromestezi” de ise daha çok müzik notaları, renklerle eşleşse de gündelik hayatımızdaki diğer seslerle de bağlantılıdır. Bu durumun çok ilginç bir örneği Oxford Üniversitesi’ndeki bir vakada yaşanmıştır.

Görme engelli bir adam korna sesi duyduğunda zihninde kırmızı rengini canlandırdığını söylemiştir. İşitsel-dokunsal sinestezi türünde ise bazı sesler, insan bedeninde farklı dokunma hislerine sebep olmaktadır. Örneğin bir sinestetik, ağlayan bir bebek sesi duyduğunda, kulaklarında karıncalanma hissiyatını deneyimleyebilmektedir. Son sinestezi türü ise harf-tat sinestezisidir. Bu türde, bazı kelimeler, sinestetikler için farklı durumlar oluşturabilir. Bu duruma örnek olarak American Horror Story’nin 7.sezonunda, baş rolünde Lady Gaga’nın yer aldığı bir bölümdeki sahnesinde “Nefret, Martini’deki buz parçaları gibidir. Ve aşk gül suyudur. Biri hariç hepsinden zevk alıyorum. İhanet. Yanmış bir et parçasındaki kömürün tadı var.” diyerek, bence sinestezinin bir göstergesini bize sunmuştur.

Sinestezi Süper Güç Müdür? Ata Mirası Mıdır?

Bilimsel araştırmalara göre, sinestezinin çok büyük bir oranda genetik olduğunu göstermektedir ancak özellikle hangi genin etki ettiğine dair ortaya konulmuş kesin bir çalışma yoktur fakat bazı bilim adamlarının araştırmalarına göre, 13. Kromozomun Q kolundaki HTR2A geninin sinesteziyle bağlantılı olabileceğine dair 2011 yılında yapılmış çalışmalar mevcuttur. Bununla beraber, beynin V4 bölgesinde de yani harf ve renklerin tanımlandığı bölgede karşılıklı bir iletişimin olduğu düşünülmektedir.

Öte yandan, beyindeki gri maddenin, korteks kalınlığında ve diğer beyin loblarındaki miktarında hızlı bir artışı, beyin görüntüleme cihazlarından tespit edilmiştir fakat sinestezinin hangi beyin loblarında kilit rol oynadığı hala karanlık bir alandır. Bilim insanlarının üzerinde durduğu bir konu ise otizm ve sinestezinin aynı beyin kodlarını, genlerini paylaştığı yönündedir yine de bu durum üzerine yapılmış çok keskin, bilimsel araştırmalar yoktur.

EVRİMSEL AÇIDAN SİNESTEZİ

Evrimsel açıdan bakıldığında ise “hayatta kalmamızın” esasında anormal bir durum olmadığı yönündedir. Hatta, metakognitif düşüncenin, karmaşık düşüncenin bileşeni olduğu için atalarımızın “nasıl hayatta kalabileceği” yönünde ışık tutmaktadır. Öyle ki, limbik sistemin altında yer alan ve uzun süreli hafızadan sorumlu olan beynin “Hippocampus” bölgesinin, sinestetik insanlardaki performansı, normal insanlara kıyasla daha yüksektir. 2004 yılında, Daniel Tammet, Pi sayısının 22 bin 500üncü rakamına kadar sayabildiğini iddia ederek Oxford Üniversitesi’nde bu durumu beş buçuk saat kadar süren bir performansla kanıtlamıştır. Ayrıca kendisi bazı rakamları örneğin 1 ve 9’u  korkutucu ya da parlak bulduğunu da eklemiştir.

Özetle, sinestezi literatürde algı bozukluğu olarak tanımlansa da, bence algı bozukluğunun en ama en renkli halidir. Kulağa böyle bir durum ürkütücü gelse de aslında bazı ünlü isimlerde bile sinesteziye rastlanılmaktadır. Hepimizin yakından tanıdığı Nikola Tesla bir sinestetikti mesela. Ünlü Amerikalı şarkıcı Pharrell Williams, kromestezinin en tanıdık simalarından biridir. Yaptığı tablolarda, hayatından parçalar saklayan, çizdiği resimler kadar kendisi de renkli bir kişilik olan Vincent Van Gogh da Pharell Williams gibi kromestezinin en renkli örneklerinden biridir. Tam da bu noktada acaba sinestezi özel bir güç mü yoksa bir hastalık mı? Yorumunu size bırakıyorum.

 

Kaynakça:

[1] Uluslararası Pegem Eğitim Kongresi (1.Baskı). (2020).

[2] Cytowic, R.E. (1995). Synesthesia: PhenomenologyAndNeuropsychology A Review of Current Knowledge. Psyche, 2(10).

[3] Çağlayan, T. (2016). Sinestezi: Sesleri Görmek, Renkleri Duymak. Erişim adresi: https://sinirbilim.org/sinestezi/

 

Diğer psikoloji yazılarımız; www.insancaakademi.com/category/psikoloji/

 

Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!