LAPLACE’IN ŞEYTANI

Özgür İrade

Laplace Şeytanı denildiği zaman akla ilk gelen özgür irade kavramıdır. Peki nedir bu özgür irade? Ya da doğru soru aslında şudur: İnsanoğlu özgür bir iradeye gerçekten sahip midir? Aslında ben bu yazıyı yazarken yahut siz yazdığım bu yazıyı okurken aslında birer seçim yaparız. Yani fark etmeden hayatlarımıza etki edecek seçimler yapmış oluyoruz. Tek sorun şu; verdiğimiz seçimler kendi irademizin bir sonucu mu? İnsanoğlunun doğasındaki karmaşada aslında bir düzen mi var? Yoksa insanoğlu zaten bu doğal düzenin var olan bir karmaşası mı?  Bu noktada doğacak olan soruların bir sınırı yoktur. Ancak yarattığımız teorilerin temelinde “Determinizm” yatar.

 

Determinizm Nedir?

Evrende gerçekleşmekte olan olayların bilimsel yasalarla belirlenmiş olduğunu, belirlenen bu olayların da gerçekleşmesinin zorunluluğunu öne süren felsefi bir görüştür. “Belirlenimcilik” adıyla da bilinen bu görüş, bilimler evreninin bir yasası olduğunun (matematik, fizik vb.)kanıtı niteliğindedir. Ancak bu görüş sadece evreni değil insanın davranış biçimini de ele alır. Yani davranış ve düşüncelerin de yasalara bağlı olduğunu, aldığımız en küçük kararların bile önceden belirlendiğini söylerler. Determinist kişiler bu düşüncelerinden ötürü “özgür irade” ve “seçimlerin” olmadığını bunların bir yanılgıdan ibaret olduğunu savunurlar. Evrenin işleyişi gibi her düşünce başka bir düşüncenin nedeni ya da sonucu olabilir. Yani ilk sorumuza cevap olarak deterministler, insanın doğasında vermiş olduğu hiçbir seçimin özgür bir iradeye bağlı olarak verilmediğini öne sürerler. Sadece nedenler ve sonuçlar vardır. Bu yüzden de “nedensellik ilkesi” bu görüşün temel taşı olarak kabul edilir. Determinizmin kurucuları arasında “Baruch Spinoza ve Rene Descartes” gösterilmektedir. Diğer determinist düşünürlerin başında da “Pierre Simon Laplace” vardır.

Pierre SimonLaplace

18.yüzyıl’da klasik determinizm açıklamasını, “Evrenin bugünkü durumu, evrenin önceki durumunun sonucu; sonraki durumunun ise nedenidir.” Diyerek açıklayan Laplace’ı tanımamızı sağlayan önemli çalışması “Laplace Şeytanı” teoremidir. Bu teoreme göre, yaptığımız hesaplamalar ve kurduğumuz denklem sistemleri kesin bir sonuca varmamızı sağlamaz. Bize sağladığı tek olanak, olasılığı en yüksek olan seçeneğe götürmesidir. Çünkü kusursuz denklem ve bu denklemi kuracak bilgi kimsede yoktur.

Laplace Şeytanı Çıkmazı

Bu teori De Moivre’nin kendi ölümünü hesaplaması üzerine oluşmuştur. Kalan son zamanlarını hesaplamak isteyen Moivre, her gün bir önceki günden on beş dakika daha fazla uyuduğunu fark etmiş ve yirmi dört saat uyuduğunda ise öleceğini hesaplamıştır. Bu şekilde öleceği tarihi bilen Moivretam da hesapladığı gibi 27 Kasım 1754’te ölmüştür.

Bu teoride bahsi geçen ‘şeytan’ terimi aslında evrendeki gerçek olan tüm bilgiye sahip olan canlının (şeytan) kendisi olduğunu tasvir etmek için kullanılır. Yani bu canlı, saf bilgiye ulaşabilirse, tüm gerçek olasılıkları da görebilir. Doğru kararı verdiğinde ise (görmüş olduğu olasılıklar arasındaki en iyi olan seçeneği seçerek yapar) geleceğini kendisi belirlemiş olur. Bu çıkmaza göre “özgür irade” dediğimiz kavram yok sayılır ve bu bilim adamları tarafından kabul görmez. Bilgiye ulaşan bu canlı (şeytan) her şeyi bilerek hareket edeceği için özgür iradesini kullanmamış olacaktır. Çünkü özgür irade kavramından söz edebilmek için ortada bir bilinmeyenin olması gerekir ki bu canlı iç güdüleri ve mantığıyla önündeki yolu seçebilsin. Dünya üzerinde saf bilgiye ulaşacak canlı bir varlıktan söz edilemez.

Bilginin Özü

Yani teori mantıksal açıklamalara sahip olsa da bahsini geçirmiş olduğumuz şeytana ulaşmak mümkün olmadığı için teori ispatını yapabilmek de pek mümkün değildir. Ancak Laplace bunun için para örneğini vermiştir. Bir parayı havaya attığımızda aslında yazı mı yoksa tura mı geleceği bilinmez değildir. Aynı örnek zar atışı içinde geçerlidir. Doğru hesaplama ve ölçümlerle sonucu bilme ve ona göre bir yol izleme şansımız vardır. Yani evrende hiçbir şey şans değildir. Ancak bunu yapabilme olanağı yoktur çünkü az önce de bahsettiğimiz saf bilgiye erişim ne yazık ki mümkün değildir. Çünkü parayı/zarı tutuş şeklimiz, rüzgârın esiş şekli, bulunduğumuz yükseklik veya düşeceği zeminin durumu… Bunları bir araya getirip denklem kurma olasılığımız olmadığı için çıkan sonucun rastlantısal olduğunu düşünürüz her zaman. Matematikçiler için bile “özgür irade” kavramı hala bilinmezliklerle doludur. Bu yüzden Heisenberg, Laplace Şeytan’ına“ Belirsizlik İlkesi” cevabını vererek doğada hiçbir şeyin tam olarak bilinemeyeceğini söyler.

Bilimsel ve felsefi olarak zıt görüşlere sahip olan bu teori, kümülatif olarak bu tartışma üzerine daha fazla soru doğmasına ve aldığımız kararların “özgürlüğü” konusunda bizi de sorgulatmaya devam edecek gibi görünüyor.

 

Bu makale hakkında okunması önerilen kitap: Adam Fawer- Olasılıksız

 

 

Diğer felsefe yazılarımız; www.insancaakademi.com/category/arastirma-inceleme/felsefe/

 

Benzer içerikler için İnstagram sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın!